Ucuz Son
deliriyorum.
Bir cümlede noktayı çok erken bulduğum zamanlar yaşıyorum.
Serzeniş, genetiğime işlenmiş bir kod misali önüne geçemiyorum.
Alkolle aşıyorum bu engeli, bu bulanıklığı onunla aşıyorum; ama yetmiyor.
Yaşanan en endotermik galaksinin merkezindeki kara deliğe bırakmak istiyorum bu zihni.
Delirmek diyorum; keşke olay ufkundan sonraya kalsa…
Beni prangalarla işgal eden bu zihni bir spaghetti misali zamandan yoksun bir halde izlemek istiyorum.
Tanrının bilmediği mısralarda kaybolmak.
Evet, bir tanrı yaratmak ve onu yargılamak istiyorum.
Çok şey mi!
Şeylerden.
Bir dünya yaratmadık mı zaten!
Bu günah hepimize yeter.
Hiçbir vaftiz paklamaz artık ve tüm agnostik düşünceler bir papanın dudağında uçuk.
Korkuyorum, sonumuz bilim ile değil; din ile gelecek!
Ne de olsa bir göktaşına borçluyuz tüm bu medeniyeti.
Ama bir dinozordan çok daha kötü bir sonu hak ediyoruz, değil mi?
Dünya yalan söylüyor.
Tüm başlangıçlarda yeni acılara bürünüyoruz.
Yeni yalanlara kanıyoruz, inanıyoruz.
Aciziz ve öyle kalacağız.
Deliriyorum!
Ve bu delilik artık bana güç vermiyor.
Nietczsche’yi çok daha iyi anlıyorum; ama bıyıklarım o kadar gür değil.
Bir şiire, bir kitaba, bir filme ya da bir şarkıya sığınma zamanları geçti.
İnsan bunu 70’inden sonra farketmeli, hiçbir şey erken yaşanmamalı!
Aforizmalardan ibaret değil hayat!
Heyhat!
Dibi yok.
Dibi tok.