Umut Kürtajı
Bir gün çekip gideceğim
Semt pazarının ıskartalarını bekleyen beklemelerim son bulacak
Ve şehrin izbelerindeki son ışıkta sönecek
Rüzgarım bad-ı sabah meltemi gibi son kez esecek ve daha esmeyecek
En üryan kelimelerimin feri sönecek
Ama dönecek dünya
Dünya yine de dönecek
Zifiri karanlık yolunda yürürken Yoğurtçu parkının
Bira şişesine sığdırılan hüzünlerine yaş damlarken o çocuğun
Orta yolu bulunamayan müzekker zabıtları mühürlenirken
Ve kiracıları kapı dışarı edilirken
Balat yokuşundaki hanelerin sarmaşıklarıyla birlikte
sarhoş nağmelere vokal yapıyor dudaklarımız
Ve fakat müzeyyen
Çıkılan bu rotasız ve pusulasız bu buzlu yola sığmıyoruz görmüyor musun
Ekabir tam tekmil
ant içmiş mushafa el basarak
tükenen mecalimi daha da tökezletmeye
Ve canına ot tıkıyor
Adalet peşindeki cumartesi anneleri kadar yaşlı heveslerimin
Zemheri ayazında donarak ölmeyi umursamayan
Savruk bir hırpanisiyim ben şimdi bu kentin
Dallarım yorgun bir han sahibi gibi
bu kar tanelerinin
yeşeren her yeni filizin
çabasının akim kalmasından
damımım köhne küpeşteleri
Kan revan olmuş ardiyeleri
Mülteci duygularımın cesetleriyle dolu ağzına kadar
Yaralı kuşların sığındığı ama sağ kalamadığı o güveli camlarım
Ve kapısı kırık ve anahtarı kayıp ar damarım
Bir yağmura ancak paklanır bu harabe zamanlarım
Bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmura
Ümidimin ve hevesimin azalan yakıtı
İçimdeki İbrahim'i yakan nemrut ateşi
Kan pınarı şakaklarım ve yorgun acılarım
Fecri muştuluyor kapkara bir gecenin ardından
Sayın Kılıç, ölümü uzak tut, şiir harika! Yüreğine sağlık.