Utançlar da Ağlar
Kendini unutturan eflatunum,
Güneş kokulum, yağmur gözlüm,
Bıçak kemiğe dayanmadan çıkalım yola,
Rüzgarın ıslığından önce varalım
Dağın öte yüzüne...
Kış gelmeden yapalım
Ömürlük kardan adamımızı;
Ben gözlerimi, sen yüreğini
Ödünç ver beyaz adama,
Erimesin ak bedeninde umutları!..
Semavi bir sır gibi dönüp dursun evrende
Karanlığa gömülen öksüz utançları,
Aşk çiçekleri yağsın üzerine
Ağırlaşan gök kubbenin altından...
Yeni bir gün daha doğuracaksa
Yoksul gecelerinde güneş;
Yaprağına sarınmış daldaki çiçek gibi
Ve kızarmış bir dilim ekmek gibi
Azık olsun bir tutam aşk ona;
Dokunurken karanlıklıklar ışığına!..
10 Nisan 2010/ANKARA