Utandım
Gecenin zifirini yırtıp
Kızıl bir şafakla geldin
Gülen çehrene güneşi iliştirdin
Ne zaman gözlerine dokunsam alev aldı içimi
işte o an;
Utandım yaşamışlığımdan
Utandım yaşlanmışlığımdan
Bir bilsen!
Ömrüm kadar bıçak izi sırtımda
Ölüm dansında, semah dönen kelebekler
Kirpik diplerime düşünce
Kum taneleri dolardı gözlerime
Yaz gününde bile karım hiç eksilmezdi
İçime kar yağıp dururdu
Avuçlarıma düşen çığlarla üşürdüm
Her gecenin koynunda
Şafağı uzak bilirdim
Ki:
Gülüşünde şafağı gördüm
Utandım üşümüşlüğümden
Utandım etrafımı saran uçurumdan
Utandım boşa akıp giden zamandan
Seninle etrafımı saran soğuk duvarlar yıkıldı
Dört mevsimi bahar bildim
Bakışlarıma temmuz indi
Yüreğim ısındı
İçimde ki karlar eridi
Yüzüne her baktığımda, yüreğim kanatlandı
Utandım boşa yaşamışlığımdan
Utandım yalnızlığımdan
Sonra:
Gölgende kalan, güneşi gördüm
Utandım her şeyden
Utandım boşa harcanıp giden ömürden
Utandım yaşadıklarımdan...
Bir bilsen! Ömrüm kadar bıçak izi sırtımda Ölüm dansında, semah dönen kelebekler Kirpik diplerime düşünce Kum taneleri dolardı gözlerime..
Özenle seçilmiş acıtan kelimeler, içsesi harikaydı şairenin. Kutlarım efendim. Saygılar