Ütopyam Kadınım
Legal bir şarkıyı
İllegal söylemek gibiydi senin adın
Anneme anlatıp
Babamdan sakındığım
Benlik tarihimi zapt eden tek kadın
Öğrense kesin bağırırdı
Ve ben ona diyemezdim
Bana bağırma baba
Bağırma bana
Kaçırırsın içimdeki kuşları
Bir gönlüm vardı adresini unuttuğum
İçi dışı örümcek ısırığı
Sonra sen kaplamıştı her yanını
Sen
Rötuşsuz karanlığımın uçuk toz pembesi
Bir kuyruklu yıldız üstünde
Adem ve Havva gibi kimsesiz yaşar
Fersah fersah yol alırdık
Zamanı eritirdik öylece yerli yersiz
Çırılçıplak namahrem rüyalarda
Yıldızlar görse kıskanır
Güneş görse küserdi
Sığınmasaydık ayın karanlık tarafına
Adımızla seslenmezdik hiç
Ben sana ütopyam diyordum
Sen bana sadece bakıyordun
Ve ben anlıyordum ki beni seviyorsun
Zaten özlemeyi hiç bilmezdik ki biz
Atom kadar uzak
Doz aşımı kadar yakındık
Aziz bir sarhoş gibi
Doldurup kadehlere şavkı
Kadim birer ayyaş olurduk
Ateş yakar her gece
Yıldızlara bakar
Kainatın yerlisi ilan edip kendimizi
Yerli yersiz her şeyi unuturduk öylece
(Ben gitar çalmayı beceremezdim de dizime vurup ritm tutardım ellerimle... Bazen tek başına söylerdin rapsodilerini... Dinlerdik biz... Mest olup da hu çeke çeke kainatı tavaf eden kul misali... Ben ve gezegenler... Bazen şarkı söylemez, Helenistik çağdan kalma mitolojik tanrıça kıvraklığınla dans ederdin sessizce... Yorulup kucağıma düşene kadar sürerdi dansın da ben ve ateşin kızılı seyrederdik hayranlıkla... Beklerdim sabırsızlıkla düşmeni kucağıma... Sonrası... Sonrası yek vücut bir halde galaksiler arası tensel seyahatti sevgili...)
Hani o zamanlar
Karbon kağıdına işlenmiş anılar yaşıyordu herkes içgüdüsel
Hep aynı
Hep sıradan
Hep rutin
Oysa biz hiç dert etmezdik
Zaman mı keşmekeş
İnsanlar mı lüzumsuz
Bilmezdik
Biz keşfetmiştik bir kere
Her şeyin boş olduğu günleri
Boştu yani bize öyle hırs kibir itibar ihtisas
Bir barış derdik
Bir sevgi
Çokça da ihtiras
Kendi komün dünyamızda
Kendi kolonimizin çingeneleriydik
Umurumuzda değildi
Etimoloji
Antropoloji
Teoloji
Ve radyoloji falan
Her şeyin güzel olduğu günleri keşfetmiştik bir kere
Her şeyin iyilik
Herkesin iyi olduğunu zannetmiştik
Her koyun kendi bacağından asılır bilir
Tarihi umursamaz
Takmazdık kafamıza öyle
Liberalizm
Kapitalizm
Komünizm
Faşizm falan
...
Zaman aktı
unuttu bizi umursamazlıklar
Kuşlar tekrar tekrar göçtü gölgelerimiz üstünden
Yağmurlar yağdı palazlandı abanozlar
Defalarca çığ altında kaldı dağlar
Dadandı kapımıza
Başka dünyalarda yaşanan hayatlar
Bilemedik başka hayatların bizi beklediğini
Göremedik kafamıza takmadıklarımıza boyun eğeceğimizi
Paslı hurafeler kadar uzak şimdi varlığın
Üç vakit mi desem
Üç arşın mı
Üç köpek yılı mı
Annem öldü sen gittikten sonra
Seni anlatacak kelimeler daha da uzak şimdi
Ve ben hala
Sakınıyorum seni babamdan
Ha bağırdı
Ha bağıracak
Sen de benim gibisindir belki şimdi
Başkalarının şekil verdiği gezegende
Anılarından muzdarip
Havsalası batık gemiler mezarlığı bir ayyaş
Mürekkep yaptığı gözyaşlarını kalemine doldurup
Geçmiş günlere şiir düzen
Esrik bir meczup
şiir güzeldi, sona doğru muzdarip-musdarip kelimesine baktım iyice...nasıl yazılıyordu diye, z daha yakın dilimize lakin s de farketmiyor.. drb kökünden gelmiş, darp'dan yanı, acının darbı, işkence gibi zihne, anılara, geçmişe bu şiir. en büyük bölümü benim için: "Dadandı kapımıza Başka dünyalarda yaşanan hayatlar Bilemedik başka hayatların bizi beklediğini Göremedik kafamıza takmadıklarımıza boyun eğeceğimizi ..." şiirde bu kelimeyi çağrıştırmış derinden derine işte..