Uzaktan Sevmeli İnsan
Bazen izlemesi gerekiyor insanın, geç yağan güz yağmurunu. Usul usul... Bulutları incitmeden hayaller kurmalı insan. Mavimsi ya da sarımsı olsun... Ne fark eder ki hayali her haliyle sevdikten sonra. Sonra yaslamalı başını bir omuza insan. Kalp atışlarının sessizliği bozduğu bir tören gibi,kırılgan çiçekler eşliğinde kapamalı gözlerini derin bir boşluğa... Sevmek ya da sevilmek... Tıpkı bir kış güneşini andıran gözlerdir aşk... Ya da bir ateş böceğinin naif ışıltısı... Bazen en derin yerinden vuruluyorsun hayata. Bazen karşındaki bir sonbahar yaprağını andıran güzelliğe vuruluyorsun. Yıldızlar bizi izler mi hiç peki? Tutulur muydu bizim için sokak lambaları? Bilemiyorum... Belki de bazen susması gerekiyor insanın. Tek bir bakışla yakamozlar çarpışabilirmiş demek ki... Ya da solgun bir tebessümle toplanabilirmiş kara bulutlar... Uzun gibi gelir düşüncelere dalmak. Bir hiçliğin ortasında yalnız kalır, ardı ardını kesmeyen korkular sarar insanı. Ve biz aşıklar yanık bir kestane kabuğuna takılıp kalmışızdır... Bazen sessizce sevmeli insan. Yüreğine acıyı tattırmadan, yanaklarına ıslaklığı değdirmeden, uzaktan... Uzaktan sevmeli insan. Yalnızlıklar okyanusuna demir atmak gibi çaresiz olmamalı... Bir temiz kaldırım taşını kirletecek kadar karamsar da... Ve pencere buğusuna kalp çizecek kadar asi de... Yaşadıkça ve sevdikçe öğrenmeli insan. Bir kelebeği kanatlarını incitmeden almalı avuçlarına. Ve usulca uzaktan... Uzaktan sevmeli insan...