Üzgünüm
böyle söyleyeceğinizi biliyordum
üzgünüm
ama bir şans dilemeden önce kendine
ağacımızla konuşup geçmişimizi dinleyin
kuşları kucaklayan yeşillikler hala üzerimde
hafızasını yorgun dallara uzatmakla
sabrını esintilere harcamış bir yaprak gibi
güneşi bekliyor olacağım
üzgünüm
kurcaladığım gök incinerek gitti
ve ağırlaşan kanatları bırakıverdi kendini
dilim suskun
bir suskunum ki hiç sorma
ağzımı açtığımda dağın başında sisler
uçurumlara yürüyüp atlayacakmış gibi
bir adım daha ilerlemeye mecali kalmamış yağmurların
kalplerini sıkıştırıyor bulutlar
değilim belki
daha çok şey öğreniyorum kaynadıkça
bir ağaç gibi sabırlı durmayı göğe
sevinmiyorum değil bazen
hayallerimle yansımayı kırılan suya
balıklarla dertleşiyorum buz gibi
ve nefes almayı öğreniyorum sizinle
gelip çatıyor gerçekler
bizimde söyleyeceklerimiz var biraz
dümdüz bir akış içinde dağ dağ olmaktan
kararını değiştirip daha uzağa
ovaların hür gezintisine binip size kavuşmak istiyoruz
lakin hatırladıklarımızın bir dili yok
kıyıya vuran dalgaların beklediği
yeni bir anlam gibi
tutunurken sert kayalara
duymanız yeterli
desek de bir hayli cılız kişniyor atlar
dolu dizgin kalçalarınızı yırtan aheste
bir yorgunluk belirtisi sığındığınız yer
bırakın ağaçların durgunluğunu
onlar yalancı baharlara sığınıp uyuyabilirler mevsimler boyu
ya siz
ulaşacağınız yer ne kadar uzak
bir de tebessümünü yitirmiş sevgilerin
duygularımızı terk ettiğini düşündükçe
çıldırmamız isteniyor bizden
başınızı sokup taşlara yalan söyleyin
koşun
yeleleriniz yırtılana dek boşluğa.