Üzüm
Karanlığın kabında günleri ovan gitmelerin kalımına az vakit kala evvelleşiyorum
Hangi sonu saysam hepsi kendini vuruyor yaramın üstüne
Aklım gidiyor çocuklara ve yüzünde açan çiçeklere
Derinliğimden kaldırıp fırlatsam içimi
Tüneğinde uçuruma düşen kuşlar herkeslerin içine gölgeleşir kendimden
Odama sığmaz dünya/
Dünya göğün içinde yalnızlık
Çoğaltır kimsesizliği
Yokluk denen acının imtiyazlarında barış yoksulu düşe seyyahlaşan adımlar
Yaşamadan ölen yaşların seyircisinde öyle sıradan imge gözlerim
Ufaktan ufağa uzaklara içi boş ve geri gelmez gemilerle yüzen
Tenimde çatlayan saatler kırık bir melek
Kent desen öyle somurtgan seviş
Ama ben
Kırmızıyı sevdiğimde mavinin de güleceği çocuk olmak isterdim
İçime damlayan sıkıntı gök suskunu yıldız rengini sesime bırakan
Gecenin bir vakti uyanıp söylüyorum işte sustuğumu
Karanlığın kabında günleri ovan gitmelerin kalımına az vakit kala evvelleşiyorum
Hatta bir şiire tutunarak
Kıpırtısız
Ve o denli salkım buğu avuçlarımda
Bulutlar yüzünü gösterince üşüyorum
Yokluğum yarısında dünyanın
Güz vakti çalınan üzümleri kimden sorayım
Ağlarken hayaller
Tespihlenen dizelerin arasına doğar mı ektiğim sancılar
Yeniden
Başka bir yarayla
.....