Vallahi Ve Bilakis
Yaraya layık-ı veçhiyle
Paçalarını çemredi istanbul
Getirdiği yürek kırıntıdan ibaretken
Övkündü şiraze bir akıntıya
Anlattığı masallar yalan
Çizdiği resimler hikaye
Mazbut bir delikten bakarak
Ürkeliği şeritler çizdi
Dokunuşların efendisine
Dimitri'den kalma velvele
Suyun son dokunuşuna nispetle
Çalakaşık daldı çığlığına
Açlığın doruğunda duygularla
Cam bir bardaktan
Üzerine içti suyunu
Hayal bu ya
Sınır tanımazlık simgesi
Yağmur çırılçıplak
Toprak bakire bir kız
Buluştular gökyüzü yatağında
Derdiler yine
Ter içindeki vücutlardan
Çiçekleri
Dünya ata erkildi
Ne Venüs kadar cazibeli
ne de Mars kadar çekici
Bir avuç su bir avuç toprak
Buluştu bataklığın kenarında
Timsahlara vaveyla
Yılanlara nispet
Sis nazara ihtar çekmiş
Saklanırken tavan arasında
Dibine vurmuş edepsizliğle
Sömürgesi sevişgenliğin
Haddini aşmış bir dil
Akla yüklem olmuş
Öznesiz söylemleri
Bir de evlere şenlikti
Aklın tanrısal söylemleri
Kırk yama parçalar
Eskilere yenilik aşaması
Mitil sızılar
Kaplanmış sefillik kılıfıyla
Sanırım cürm-ü reşit
Kilidi vurmuş güya kapıya
Muhafaza(kâr) duygularla
Mekanı kilitli bir loşlukta
''Ben seni değil seni sevmeyi''
Diyordu gramafon gibi
Cızırtılar arasında
Bir de çalım artığı
Fiyaka yırtığı bed tonda
Bir kerecik olsun bee
Sil kulakların pasını
Sonraya sakla olur mu
Sertlik martavalı ile
Donattığın tahta masanı
Ve bir kerecik olsun
Duyayım artık bee
Karşı yakadan yüzerek gelen
Harbi şiir çığlıklarını
'' Geç bunları anam babam,
Geç bunları''
Çünkü ben:
Şiir yazmaktan yarın geldim
HÜZÜN ŞAİRİ