Vazgeçilmez Armada
( l )
mutlak sevda çerağı demiştim adına
tüm cesaretlerimin korkusu
evet inkâr etmem etkilenmiştim çokça
karizma kuşanmış en delikanlı çağımda...
( ll )
kılcal dehlizleri zorluyordu irislerinden vuran tansiyon
ünlemini askıya almış çengelleri saklıyordum avuçlarımda
koltuk altımda ki tersi ukalalığımın yanında
gürbüz bir ısırık gibi yapışmıştın kanıma
şeytan tam aklımın üzerinde tepiniyordu
korsan yaşıyordum günlerimi
bilemezdim ki daha hiç
kovsan gitmez bir derde düşeceğimi...
(lll)
tüm zamanlar sana endeksliydi
sırra kadem uykularım gibi
çekicilik sırları dökülürken önüme ilmek imek
çözemiyordum bu hiç bilmediğim dilin gizemini
anlaşılmazdı ve alışkanlık ötesi
ve belki de ilk defa
bu sefer ben birine ilikleniyordum
karşı konulmaz ve bu derece şuursuzca
ya da direniyordum korkularıma
korkularım cebimdeydi
ceplerim delik...
değişik gözlüklerle ulaşmaya çalıştıkça sana
beni deli eden derece miyoptun
görmüyordun hiç
sen tüm paraydın ben metelik...
( IV )
aşırı irtifa sancılarını temyizden sürerken aklım
hayranlığımı gizleyemiyordum farkındaydım
sevmeyi unutmuş ne kadar hücre varsa isyandaydı
_hadi konuş etkile bu kez kaçırma
oysa,susturulmuş utangaçlık
köpüren deniz gibiydi
konuşmazdı fırtına öncesi
hele hiç anlamadığın konulara saplanırsa hecelerin
o kadar dağılmışsındır etkilenmiş...
( V )
hayli küçüktün benden
ilgi alakaya ters düşer bu durumlarda
sevmek gevezedir duraksız yarınlara
metazori bir payanda çekilse de araya
yine tecavüze yelteniyordum kendimin en aptal yanına
uykularımı ayıklıyordum takvimlerden mesela
yüzükoyun dalıyordum ,
bir üşüyor bir donuyordum
ama ayrılamıyordum
yuvarlak ve bembeyaz yüzünün negatif kutbundan
uçuyordum
ayaklarım değmiyordu yere
ancak uzanabiliyordum rıhtımına
en nötr aşk tariflerini düğmelemiştim
ki yine de ancak yanaşıyordum zar zor yaşına...
( Vl )
kaç kere bilet elimde kalmıştır,ellerim de havada
suskun dilimin korku dolu peronlarında
pul biriktirirdim ben
misketlerim vardı
yazdıklarımı yırtar atardım
sayfa aralarında kurumuş çiçekler neyimeydi
o zaman edebi hünerine sövmeyi öğrendim dilimin
yaramıyordu işe
acemiydim
şairler yazdıklarını sevdiklerine nasıl okutuyordu acaba
yoksa
o şuh kelimeleri imgelerle yağlayıp
sadece sevdiklerine mi asarlardı
nazım okuyordum Atilla İlhan
kesinlikle pervane sütü içmişlerdi onlar zamanında
ki;kadınlardan gözünü açamıyorlardı
anlayamıyordum işte
hem onlarn dizeleri sevdiğine hiç yalvarmıyordu
ya onlar kolay kadınlara denk düşmüşlerdi
ve ben okyanusta yüzmeye çalışıyordum
ya da
kör uyandırmak demek ki; daha mahir işiydi
ve ben hâlâ ancak karalama yazabiliyordum...
( Vll )
etik parandeler çok uyandırırdı beni
karmakarışık absürd düşlerim olurdu geceyarıları giyimli
nice dalgın hülyaları ısıtırdım uykusuz yastık altlarında
ki; gör artık beni
mesafeli yaklaşımlara yamalı bodoslama tesadüfler
endirekt kelamlara saklanmış illalı kaçak seslenişler
yaramıyordu işe
boştu hepsi
duymuyordu körlüğün
sağırdı sezgilerin
mavi kuşlar uçuruyordum etrafında
pembe balonlu çocuklar
yuvarlanıyordum boyuna
şımarıklıktan zibidiliğe ,ciddiyetten karamsar bir döngüyle tepetakla
aşikar yenilgi tamtamlıyordu rüzgârlar
ama
munis bir halet pompalıyordu yüreğim yine de
ciyaklamıyordu ,sabun köpüğü üflüyordu martılar
koşmuyordu çocuklar ama
parklarda yoktu yeşil çimenler
kuruyordu içim git gide
küçük değildin artık!
büyüyordu(n) doludizgin yüreğim(de)
büyüyordun aşkla beraber gözlerimde...
( Vlll )
irislerimde hafif kayık beyaz bir gölge durur
bir tek benim görebildiğim ve zaman yenik
uçuşur hâlâ aklımın öbeğinden içime içime süzülerek
arada sarhoş eder beni
arada şeytana eş...
iki şikayet arasında yok olur sadece
o da en fazla beş dakika
ki; tutulur aksanım yine tutsanır iyeliğim
sen hep var ol
hep uç o beyaz gelinliğinle
iyi ki tanıdım seni iyi ki varsın meleğim...
(...duraksadığını sandığım anlar oldu ya da nefesinin sendelediği..
her yanılsama da bir kuş uçtu içimden doğru,ağır aksak
bazen hafif yaralı bazen delik deşik yaralanmalarım...
her defasında asılsız bir ihbardan kurtuldu ama ayaklarım
palyatif bir sonsuzluk nadasından her defasında daha gür
döndün dünyama vazgeçilmez armada...
son istida payıma ne düşer dersen;
aklım şahit olsun mavi saydığım tüm varlığımla
ne kadar eskisen yıpransan da yine seni yamayacağım benliğime
ve tükenmez bir nefesle seveceğim seni Tanrı var oldukça...)
ToprağınSesi
Kuşatılmışlığınızla, bir gençlik aşkına aşık atan göz bebeğiniz arasında, şiire renk veren kadını, mavi kuşları çağıran adamı, tanımak,şiirlerin gölgesine yaslanmak istedim...
Yazanın, huzur mevkıne uzaklığına tanık olsamda...
Tebrikler! 🙂
''şairler yazdıklarını sevdiklerine nasıl okutuyordu acaba!!
?...
Ömürsün toprağın sesi , bir aşk hikayesine parlamış kalemin yine / Kutlarım enfes paylaşımı...
öyle bir aşk var ki mısralarda, eşi benzeri yok ...
parklarda yoktu yeşil çimenler kuruyordu içim git gide küçük değildin artık! büyüyordu(n) doludizgin yüreğim(de) büyüyordun aşkla beraber gözlerimde... 👑👑👑👑👑👑👑
önce platonik yaşanır duygular...sonra haber salınır kuşlarla sevdiğinin gönlüne...seni çok sevdim, vazgeçemiyorum diye...
nasıl sevdim şiiri anlatamam...canım kardeşim...her geçen gün kalemin daha da kuvvetleniyor...muhteşem mısralar için teşekkürler..
yürek dolusu tebrikler Serhat
sevgiyle...
👍Müthiş cümleler, o da şairin kelime haznesinin genişiliğinden kaynaklanıyor tabi ki, elimize sözlük alıp öyle okumak gerekiyor bazen.Kutlarım Serhat'çım gecenin sonunda incide yakışır gibi...👍