Vurunca Başımı Yastıklara Tek Kurşunla
sisli maviler düşünce dudaklarının gölgesine
kentin ayyaşları başlardı kadehe su eklemeye
beyazlaşırdı o zaman akşam denen karanlık zehirli bir feryadın hükmünde
naralar atardık
çakallar ara verince çığlıklarına
korkumuzu eklerdik bir de duvar saatlerine
ah o nağmesi sarkaçların
vurup göğüs boşluğumuza öyle imansız
nasıl da hasretin lâ teliydi bilsen
dokunsak içimiz titrer
sussak öyle eksik
nasıl yarımdık
nasıl da yarım
susmazdık öyle yokuz diye şehirde
ya da vardık
sen bir köşe
ben diğer yerlerde
nasıl da tutardı avuçlarımız mendirek çiçeklerini
ten kokardık
sen
sen kokardı
o kadeh
içip içip küfeler dolusu
vurunca başımı yastıklara tek kurşunla
ölmeden
ya da koklamadan soluğumun son sesini
intihar gibiydi
hatta
yokluğu saç tellerinin...
dokunsak içimiz titrer sussak öyle eksik
nasıl yarımdık nasıl da yarım
nasıl da yarın...😙