Vuslat-ı Semah
Kafamın terasında gezinip duran bir şeytan boynuzu
Fundamentalist vahşi gibi deşiyor ruhumu
Kalantor bir ses anons ediyor korkumu çello eşliğinde
Ya dönmezse diyor
Ya dönmezse
Oysa gitmek için çıkmadıydık biz yola
Birlikte var olmak üzerine kuruluydu hayallerimiz
Sen gittin ve ben öğrendim
Zamanın zembereği gitmek için kuruluymuş meğer
...
Sen gittin
Ben gittikçe debelendim
Debelendikçe boğuldum sana
Sana dokunamamak en büyük yoksulluğum
Seni beklemek tek sebebim yaşamaya
Seni özlemek tek varlığım
...
Şimdi sırtımda serkeş bir put
Elimde nevri dönmüş
Köstekli saatten dönme
Antika bir pusula
Nereye dönsem savaş tellalları
Nereye baksam esvabı yırtık mürit
Nereye dokunsam vaat safsatası
Neye kulak kabartsam
Mastürbasyon kokulu diyalog
Ve aralarında
Seni arayan
Seni bekleyen
Sersefil bir ben
Suyu olup da
Coşamayan akarsuyun sancısı misali
Gözlerimde bitmeyen bir mesai
Durmadan tavaf ederim her yerde seni
Belki görürüm diye gölgeni
Kollarım
Belki değer diye sana
Açık duruyor yanlara
Avuçlarım
Tanrıya yakarır gibi göğe dönük
Başım
Kokunu almaya çalışan bir hayvan gibi eğik
Uhrevi amacını yitirmiş bir semazen gibiyim şimdi
Kollarını yana açmış
Yana yakıla
Olduğu yerde dönüp duran
Durmadan
Vuslata ramak kaldı hayali kuran
...
Bir tanrı
Bir de ölüler susar yüreğimde
Oysa
Ölüm değildi senin adın
Ölüm değildi senin adın
...
Hani
Dünyası da
Mezarı da
Hapsolduğu saksısıdır ya çiçeğin
Anlaşılan öyle olacak sonum
Sende doğdum
Sende öleceğim
Olacaksa olsun
Ölümle vuslatım
Bil ki
Nereye gidersem gideyim
Sadece seni semah ederim
...