Yadigar (babamın Ölümünden Sonra)
Ne zaman duyabilecektim?
Nerede ve nasıl birlikte olabilecektik
Dün bir ayakkabı
Sordurdu bu soruları bana
Senin naftalin kokan yatağına
Ve ellerimin cansız tenine
Değdiği gün geldi aklıma
Ve ruhumun senin olan bahçesine
Benden bugün bir kızılcık ektim
Her pürçeğinde yeniden dirilmekteyim
Lakin
Yaşamın aralıksız sızan kanı arasında
Bir an kabuk bağlayan
Senin aciz bedenin olmadı mı?
Bildiğim her şey yok olurken
Yeni bir diriliş bilgisi
Ruhuma akmadı mı?
Tabi, sen bu soruları sorduğum şu vakit
Ne beni birlisin ne de kendini
Tuhaf ama acı olan
Gerçeği bile olmayan
Bir ayakkabının içinde
Seni anlatan mısraların var olması
Sen bir ayakkabının içinde yaşarken
Ben koca bir dünyada
Bu asrın sofrasının küfür şükrü gibi
Âdem'e ağlıyorum
Ölüyorken her dem sesi
Ölüyor oğullarından birisi
Ve sen giderken
Ne seni yaşayabilecek bir varlık var etrafımda
Ne de beni hatırlatacak bir ayakkabı var
Ayağımda
Tuhaf
Kendimin görünmeyen zihninde
Kaybolmuşum
Bu bir yazarın reddi
Kâğıdın isyanı
Bu bir şarkı olmamalı
Bu sensin
Ellerimdeki uzanış
Dilimdeki söz
Sözümdeki gözsün
İşte bu sensin
Ben de yadigârın
Tuhaf yazdıkça
Akla bürünecek olan anıların
Hala sırdan resimler çiziyor aklıma
Biliyorum buradasın yanımda
Haykırdığım her duada
Gözyaşımın içindeki ışıkta
Ve güneş giderken uzak diyarlara
Nerede ne zaman nasıl
Hangi ayakkabıların içinde
Tekrar karşılaşırız bilmem
Ama
Hoş geldin baba!