Yağmurun Kaldırımlara Anlattığı Bir Masal Gibi
Kapalı perdeler arasından sızan bir tutam aydınlık
Lôş odamı ışıktan bir çizgiyle ikiye bölüyor.
Masamın üzerinde suyu tükenmiş eski bir vazo
Ve, içinde boynu bükük bir karanfil;
Ölüyor...
Masanın bir yanında ben ve demli çay kıvamında bir sevgi
Öbür yanda sen, tüm güzellikler ve karanfil kokun
Bir çay sohbeti keyfinde sanki gözlerin...
Sana sevdamı anlatıyorum, şiirlerimle; sessiz
Yağmurun kaldırımlara anlattığı bir masal gibi.
Taşlara değince sıçrayan damlalardır sevgi sözcüklerim
Sonra toprağa dökülüp akıyor,
O kaldırım kenarlarında bitiveren sarı papatyalar
Belki de onun için; yüzüme hep gülerek bakıyor...
Derken, bir deli rüzgar esiyor senden bana doğru;
Kızıl saçların uçuyor gözüme gözüme,
Yıldızlar uçuşuyor, şarkılar uçuşuyor odamda,
Ellerin çırpınıyor ellerimde, kelebekler gibi,
Yüzünde pembe elma baharları açıyor,
Gözlerinde renk renk gökkuşakları...
Saçların, beni deli edercesine yüzümü yalıyor,
Yastığımda bir karanfil kokusu
Ve dudaklarımda bir tel kızıl saç kalıyor...
Şimdi sana yine sevgimi anlatacağım,
Yağmurun, kaldırımlara anlattığı bir masal gibi
Ve sen, hep kaldırım taşları gibi dinleyeceksin,
Sözlerim, değdikçe taşlara, sıçrayıp akıp gidecek;
Masalın sonunu hiç bilmeyeceksin...
O ışık çizgisi, loş odamı yine ikiye bölmüş
Ve masamın üzerinde susuz bir vazo
İçinde bir karanfil...Ölmüş...