Yalnızlığım Üşütüyordu Beni
Özlediğim, özlediklerimdiniz...
Söyleyin, nerelere gittiniz?
Kalbimin üzerinde yağamayan
Yağmur yüklü bir bulut gibi
Ağırlığını taşıdığım günler,
Yol buluyordu,
Hazırlıksız yakalanıyordu yağmurlara.
Ve gözlerimden akan yaş selinde,
Eski anılar boğuluyordu...
Yalnızlığın çakıl taşı uğultusundan akseden
Ömrümdü deniz.
Sahil boyu gezinense ruhum.
O öksüz ülkedeki zaman,
Aramaktaydı hala eşini...
Yalnızlığı çıkıyordu karşısına.
O benim yalnızlığımdı oysa.
Ne yazık ki bilmediği bir oyundu.
Oynadığı...
Yalnızlığım beni avuturdu.
Onu da bilmiyordu!
Ne garipti
Zaman.
Uykum vardı işte...
Tek avuntum buydu...
Martılarla dans eden ezgilere inat.
Bıçak açmıyordu ağzımı.
Ağzım doluydu,
Kusabilirdim her an...
Ve belki de bir boşluk daha atardı kendini denize ..
Denizimde zamanımla,
Yalnızlığıma sarılıp,
Boğulurdum...
Uyurdum ..
Zamansızlığımda.
O öksüz ülke, bir kez daha öksüz kalırdı bensiz...
Ama bilmeliydi işte...
Çok yorulduğumu.
Dost meclislerinde geçen sözler,
Yankılanıyorken kulaklarımda...
Yalnızlığımın sarıldığı o uğultulu mavi deniz,
Yeşil yosunu saçlarımın kenarında uyurdu.
Boğulurdu gençliğim,
Geçmişim.
Aşka ve söze ve kaybedilenlere
Şerefe!
Ve bir yudum daha aldım özlemimden...
Bu ağıt,
O'na sadece .....
Yalnızlığım,
Sığındığım o beyaz ülkeydi...
Çakıl taşları soğuk ve yalnız.
Orada öylece,
Avutur gibi bakıyorlardı gözlerime...
Savruluyordum..
Kurumuş yapraklar misali...
Savruluyordum,
Oysa saklanmak isterdim ben de..
Anısı olan o mavi defterlerde..
Yalnız ağaçların sokaklarında,
Bana beni,
Bana seni soruyordu hazan.
Bilmiyordu,
Unutulduğumu...
Unutulduğunu.
Karlıydı o beyaz ülke.
Üstü toprakla örtülü bir mezar
Sadece topraklaydı.
Başı dimdik ...garip bir şarkı söylüyordu...
Çiçekleri hiç olmamıştı.
Hiç ölmemişti çiçekleri,o eflatun bahçenin.
Uzaktaydı yaşadıklarım.
Bileklerimi topal yılkı atlarının
O el değmemiş topraklarında bıraktım...
terkislerinde büyüttüm çocukluğumu...
Jilet gibiydi rüzgarın nefesi,
Jilet gibiydi hayalimdeki gözlerin.
Sarındım kendime,
Sardım kendimi.
Yalnızlık üşütüyordu beni .
Ne yazık ki yalnızlığımla gömülecektim...
Korkum yoktu nasılsa...
Ve soranım olmayanları,
yine de özleyecektim...
O orman uğultusunda
Kalabalık korkusu olmadan,
Gömülecektim.
Zatürreden ölecektim,
Yalnızlıktan değil...
Üşümekten değil..
Bilerek olmasa da,
Bilmeksizin ölecektim...
Ve bekleyecektim, gelmelerini
Yılkı atlarının
O dağ uğultusunda ...
22 nisan 2007-sinop
Martılarla dans eden ezgilere inat. Bıçak açmıyordu ağzımı. Ağzım doluydu, Kusabilirdim her an... Ve belki de bir boşluk daha atardı kendini denize .. Denizimde zamanımla, Yalnızlığıma sarılıp, Boğulurdum... Uyurdum .. Zamansızlığımda.
O öksüz ülke, bir kez daha öksüz kalırdı bensiz... Ama bilmeliydi işte... Çok yorulduğumu. Dost meclislerinde geçen sözler, Yankılanıyorken kulaklarımda... Yalnızlığımın sarıldığı o uğultulu mavi deniz, Yeşil yosunu saçlarımın kenarında uyurdu
Ve bekleyecektim, gelmelerini Yılkı atlarının O dağ uğultusunda ...
uzak ülkelere duyulan bir özlem romanı gibiydi okuduğum şiir
giriş gelişme ve final
her bölümü bir harika ezberlenip dillerde dolaşması gereken
bir şiir ama dediğim gibi duygular çok çok yoğun
şiirin üç beş bölümde bitmesini engelleyen muazzam bir konu
yinede ben derimki bu güzel şiir en az iki bölümde eklenmeliydi
diye düşünüyorum
ve tebriklerimi sunuyorum
Jilet gibiydi rüzgarın nefesi, Jilet gibiydi hayalimdeki gözlerin. Sarındım kendime, Sardım kendimi. Yalnızlık üşütüyordu beni .
of dedım gulgun kardeşim..harıka dılenımler...sevgıler