Yalnızlık Çorbası
hayat insanı sürekli bir yalnızlığa doğru sürükler sevgilim
ve yalnızlık tıpkı bir mıknatıs gibi çeker
insanları kendine
direttigimiz ne varsa
bir parça daha yalnız kılmak için kendimizi
sergiledigimiz oyunlar
seni sadece yalnızlıgıma aldım sevgilim
o dokunulmaz
o yüce
saf kendi var oluşuyla yetinen
ve hic birşeye boyun eğmeyen yalnızlıgıma
bu surları yıkık, perişan şehrin
görüntüsüne aldanma
hangi viraneye uzatıversen bakışlarını
türlü hazineler kucaklar seni
en az kayda degeri
bir gülümseme yayıverir dudaklarına
sana türlü şikayetlerle gösterdim şu kocaman dünyayı
sevmedim onu, sevemedim
kendi yabanıllıgımda buldum
bütün bulmak istediklerimi
ve yalnızlıgın cömert yüzünü
kimler görebilir sevgilim?
ben tuttum seni bir sultan yaptım karanlık topraklara
kutsadım seni
ve şimdi sen kendi aydınlıgını taşırarak
kendi yoluna
bas ve yürü
hem bu karanlık coğrafyayı keşfedeceksin bu yolculukta
hem kendi ihtişamını ve yüceligini
biliyor musun sevgilim
yalnızlık bir aynadır aslında
içimizi görebilecegimiz bir ayna
peki biz ne yaptık?
durup uzun uzun bakabildik mi sonsuz bir güzellige
sevgilim henüz aynayı bile görmeden
bir çirkin olmuşlugun utancıyla korkup kactık mı yoksa
derin anlamını keşfettik mi insan olmanın?
saman çöpü gibi savrulup durduk mu
fikirsiz
vicdansız
yaşamak kaygısıyla
kaçtık mı korkup kendi bilinmezligimizden
savrulup durduk mu
yıllar ve yıllar
ve hatta koskocaman bir ömrün boyunca
bütün bunlar bir tek kelam sevgilim
seni sevdim
özlemledim
yalnızladım
tuttum ve bırakmadım düşünceni
hapsettim seni kendi içime
kendi içimde hapsoldum sana
sevgilim
benim yalnızlıgımda insanlar öldü
katliamlar yetiştirdi yüzyıllar
birden bir kedi
sırt üstü damdan düştü
giderek bozuldu düzen ve degişti dünya
oturdum ağladım gecenin bir yarısı
kendime
sana
ve kolayca söyleyebilirim bunu
bütün insanlık adına.