Yaprak
Senin için ıslanan, değildi bir tek bu çehre,
Sen giderken, yağmur yağıyordu bu şehre.
Ne geleceğin düşüncesiyle ne de dilercesine,
Adettir ardından su dökmek, birazcık döktüm işte.
Ardından da bakmadım hiç. Hiç nedense...
Kulak verdim damlaların çıkardığı sese,
Dinledim, toprak kokusunu içime çeke çeke.
Kaptırmışım kendimi bu tuhaf güzelliğe.
Ürperdim, titreyerek geldim kendime
ve yağmur işaret etti bakmam için bir yöne.
Sap sarı yapraklar da titriyordu dallarında,
Titriyorlardı şu küçük yüreğim gibi,
Rüzgâr çekiştiriyordu onları da sanki.
Yağmur damlaları çarpıyordu ya bir de
Her an kopup düşecek gibiydiler yere.
Dönerek düşüyordu kopanlarsa,
Hala tutunmaya çalışıyorlardı galiba,
Yer çekimine inat, var güçleriyle havada.
Kurtarmaya çalışıyordu alt dallardakiler,
Sanki birazdan, kendileri düşmeyecekler?
Nereden bilirlerdi ki, yaprak yaprağı keser!