Yaralı Bir Kuşun Feryadı
Yaralı bir kuş gibi, düştüm bu karanlık toprağa,
Izdırap her adımda, derinleşen bir yara,
Ne gece huzur verir ne de sabah,
Zihnimde yankılanır yokluğunun çığlıkları.
Özlemin, yüreğime saplanmış paslı bir hançer,
Her nefeste kanatır, her bakışta yakar,
Köyün sessizliğinde, yankılanır içimdeki fırtına,
Ne güneş doğar, ne de ay aydınlatır gecemi.
Her şey yıkılmış, her şey kül olmuş bu dünyada,
Yapraklar dökülmüş, umut dalları kurumuş,
Bir zamanlar cennet olan bu yer,
Şimdi özleminle kavrulan bir çöl.
Geceler bitmek bilmez, gündüzler hüzün dolu,
Zaman, sadece bir işkence, acının yankısı,
Özlemin ateşiyle yanar tüm varlığım,
Bir damla su yok, serinletecek bu cehennemi.
Ve sen yoksun, adın yankılanır boşluklarda,
Her adım, her nefes, biraz daha derin bir yara,
Özleminle yıkanmış bu ruh,
Kurtulmaz bu ızdıraptan, ne yapsam da.
Bir ses yankılanır içimde, tanıyamadığım bir tını,
Kendi sesim mi, yoksa içimdeki yabancı mı?
Ruhumun aynasında kırık parçalar,
Gerçek ve hayal, iç içe geçmiş bir labirent.
Zihnimde yankılanan adımlar,
Her biri farklı bir ben, farklı bir dünya,
Ne doğru ne yanlış, her şey bulanık,
Özlemin ve çılgınlık arasında kaybolmuş bir ruh.
Gecenin karanlığında gözlerim kapanır,
Ama uyku gelmez, sadece kabuslar dolanır,
Her kabus, senin yokluğunda bir gölge,
Her sabah, biraz daha derinleşen bir uçurum.
Bir yüz görüyorum, silik bir hayal,
Sen misin, ben miyim, yoksa bizden bir iz mi?
Bu zihnin labirentlerinde kaybolmuşum,
Gerçek nerede, hayal nereye varır, bilemiyorum.
Sesler yükselir, duvarların ardında bir yankı,
Adını çağırıyor, ama sadece boşluk geri dönüyor,
Her yankıda daha derin bir yara açılıyor,
Bu feryatlar, içimdeki sessizliğin bir yankısı mı?
Ne zaman geçer bu ızdırap,
Ne zaman diner içimdeki fırtına,
Kendi sesimle savaşırken,
Özlemin gölgesinde kaybolmuş bir ruhla.
Yaralı kuşun feryadı,
Bu karanlık toprakta yankılanır,
Özlemin ve delilik arasında savrulan,
Bir ruh, ne huzur bulur ne de kurtuluş.