Yasaklı Şehrin Düşleri
Bir kirpik titremesidir hüzün
Kalbin sitemi minik damlacıklar olur
Süzülür yavaşça önce gözlere sonra
Küçük bir çocuğun kirli yüzüne
Gün alabildiğine mavi gönlü durgun
Şarkı söylemek ister
Kırlarda koşmak pamuk şekeri almak
Hatta karnı ağrıyana kadar erik yemek
Baharın ilk ayları güneşe rağmen serindir hava
Ayaklarında naylon terlikler
Üzerinde ince eski soluk bir gömlek
Vazgeçer hayallerinden birden hatırlar
Onun asıl isteği çokça mendil satmak
Ama sahi ya mendilde satamaz bu bayram
Sokağa çıkmak tehlikeli hemde yasak
Mırıldandı kendi kendine
Zaten biz yoksuluz ne yıkanacak suyumuz ne sabunumuz var
Üç beş kuruş kazandığında tek lüksleri sıcak bir çorba içmek
İki kardeşi ve anası
Ah anası hastalanmadan önce evlere temizliğe giderdi
Daha iyiydi sanki durumları
En azından akşamları soba yanar meyve bile yerlerdi
Şimdi anası hasta işe gidemiyor hiç bir gelirleri yok
O ise daha on iki yaşında fazla para kazanamıyor ki
Virüs varmış fena hastalıkmış
Birden ürktü acaba anam damı?
Sonra uzaklaştırdı düşüncelerinden
İçi titredi bu kötü ihtimale
Sahi Belma teyze ananın beli tutuldu virüs hastası değil dediydi ya
Ne tuhaf bir hastalık bu diye düşündü
Zenginlerinde evlerine giriyor fakirlerinde
Sanki çok lazımdı bide salgın
Oysa ne çok derdi vardı soğuk,açlık, çaresizlik
Pencerenin önünde içi geçiverdi hüzünle ağlayarak
Yasaklı şehrin çocuğu düşlere daldı
Güzel bir rüya görüyordu biri kadın diğeri erkek iki kişi gelmiş
Ellerinde torbalar meyveler sebzeler bir sürü yiyecek dolu
Hatta bisküvi çikolata şeker gofret
Gözlerine inanamadı en sevdiği gazoz da vardı
Geçen gün burnuna süt kokusu gelmiş mis gibi canı çekmişti
Aman Allah’ım sütte var!
Gözlerinden yüzüne süzülen minik damlacıklar
Bu kez sevinçle akmaya başladı
Kardeşlerinin neşeli kahkahaları ile uyandı
Rüyasının gerçek olduğunu görünce
Isınmıştı sanki artık üşümüyordu
Kirpiklerinde titreyen hüzün bu kez gülümsüyordu.
Şükran Gülcenaz AYDOĞAN