Yaz Cellat
kadın sordu,
ellerimi oyaladığını sanan kalemlere itimadım yok
beni saran kurşun kokularını nasıl imha edeceğim?
adam konuştu,
kurşun kalemin yasal suçudur, yazarken öldürmek
yazdıklarını biraz da severek öldüreceksin...
.
.
.
köprüler kuran yalancı bir sancı gibi iki uçurum arasında
geçsem acıtacak tüm bildiklerim, kalsam aklımda kalacak
bilmeyeceksin,
avuçların ölse senin
benim parmaklarım kanayacak önce
fotoğrafları içine gömse duvarlar
benim içimde tozlanacak önce gözlerin
sonra gök sonra yer
sonra ağlayacak içimde tüm serçeler...
yağmurun saçlarından kopan tele, dipsiz bir kuyu asacaklar
kuytu bir sonbahar sabahına çıkmayacak satırlar
düştükçe düşünüp, düşündükçe üşüyen kekeme hayallerim
neden düşmekten başka bir yol bulamayacaklar?
yine de bir mısra kalacak öykülerin ardından
şairlerin bir dizesi olacak başlarını yaslamak için
ve umut, içine sığdırdığı nice anlamın sığlığından
yine kendine sığınacak...
bir avuç kan kokacak yazdıklarımın ölüsü
cenazesine sadece avuçların gelecek
ve duayı esirgemeyip yüzünü sileceksin toprağa
kalp krizi geçirecek tüm bildiklerim
durduramayacağım acının ayrılığa bıraktıklarını
bir hiçlik sahnesinde son perdeyi ben yazacağım
ama senarist değil ki benliğim,
yine ben afallayacağım
.
.
.
kadın sordu,
unutulacak, kalemin kağıda olan aşkı
silinecek tebessümlerimiz harflerden
ıslık çalmak uğursuzluk diyecekler
söylesene son ıslığı hangimiz çaldık şiirlerden?
yazdı cellat
adam sustu, hiç korkmadı ölümlerden...
cellad😙