Yeniden Eyvallah Sessiz Gelişin Hatrına
senin ellerinde aşk
erkenci bahar yanılgısıydı
belli belirsiz ebemkuşaklarına feda ediyordun
henüz tomurcuk bile sayılmayan merhabaları
yorgun yüreğini bırakıp da yol kenarına
hüzünle son bir kez ardına bakana kadar da anlamadın
ben o sakakta bir gölgeydim
senin tuvalinde
karşıtlığa yer yoktu
tek sesliliği
mükemmel bir kusursuzluk sanıyordun
oysa
hiç de karmaşık değildi
45'liklerin dili
çok renkli de yaşanabilirdi
destursuz başlatmadığın heyecanlar
gözlerinin karasına meylimi suç saymasaydın
iki kişilik evrenimize sığmıyordu
politik sorunları hizaya getirdiğin
tek kişilik düşlerin
fazlalık sayılıp indikçe duvarlardan şiirlerim
ben üşüyordum
sen görmüyordun
alışamasam da
kendimce ayak uyduruyordum
beni içine çektiğin tekdüzeliğe
vazgeçemezdim gerdanındaki şavktan
razıydım artık her şeye
isyankârlığımı kumsala bırakmıştım
deniz sahip çıkardı ne de olsa
bir gün ansızın ve nedensizce
ben mi Nazım mı diye soruşun
yıktı son kalemi
sen benim gözümde
Nazım'ca memleket hasretiydin
hiç anlamadın
bir sonun başlangıcıydı bu
şafakta
usulca öptüm göz kapaklarından
ben artık valizsiz bir yolcuydum...
ondan sonrasında sensizlikten başka bir şey yok
şimdi sessizce geldin ya
gitmeden bil
beni vazgeçmek zorunda bıraktığın ihtimal
her gece rüyalarıma giriyor
her gece bir kız çocuğu keman çalıyor bana
biliyor musun adı Eylül
bana imkânsız kıldıklarından
sana olan bitmez kızgınlığıma rağmen
itiraf edeyim çok özledim
şimdi git
papatyaların her zamanki yerinde
bir daha ki gelişine
özgürce söylenecek merhabanın hatrına
Eyvallah