Yer Çekimi Karanlığı
Nefsin karartısıydı boşluğa düşen gölge
bir giz doğuracaktı uzun bacaklı göğe
şefkatli ellerini ovuşturup,
sıvadı zehrini dalların biçimsizliğine
çıkaracak çemberinden tılsımlı taşları
ölümle yoğuracak son nefeslerini
ve dolaşırken gölgesi lanetli salıncağın ipinde
tüm maharetini sergileyecek bir palyaçonun yüzünde
sus sihrinin büyüsü tüm şehri örterken gizinde
bilinç dışı sahnesi,
akordu bozuk cümlesi,
tetikleyecek kalbinin ritmini
düşerken göğün göğsüne yüz yirmi bin meteor
dolaşacak boşlukta, yakılacak günahın külden elleri
asacak yalan elbet, gerçek olmayan gecede kendini
yanılacak gözler, sözler bir nutkun yutkunluğunda
eşlik ediyorken bin çığlık, bir suskunluğun yankısına
alev alev damlayacak, damıtılacak acı genzin kurağına
ve tutuşacak, mızraklanacak kirpik perdesiz dramada
düşecek panayır meydanlarına o yangınların ah’ı vebali
..Karanlık mahkumu bir deli..
çukurlar kazacak o an elleri
düğümleyip kanlı urganların dilini
kilitleyecek cehennemin kapılarını
paslı iğne deliğinden geçirecek kanatlarını
kaburgasında bin avaz sancısı
uyutup kâinatı diriltecek ölüleri
ve acının çığlığını kesip
çıkaracak yüzündeki maskeyi
haykıracak ölüler şehrinin karanlığına
beni siz doğurdunuz
bir nefeste ...
yüzyıllardır sizi inandırmamı
beklediniz
Oysa ben...
yüzüyle gülen kalbiyle ağlayan
dudak kenarlarında çiçek açtırıp,
içinde öfke kusan
ellerinizde şekillenip gerçeği gizleyen
soytarı görünümlü sizi eğlendiren
Siz,
ve siz...
ateşi doğurup ,acıya gülen,
gülmekten ki ölüp, cesetleri çürüyen
siz...
yarattığınız sizden
o lanetli ateşinizden saklanacağınızı mı sandınız
nasıl, nasılda yakalandınız...
SOBE...