Yeşil Pencere
aç yeşil pencereyi
ateşler şakı söylüyor
kuşları çağır içine biz girelim
bizim kanatlarımız daha hızlı
ger
ıslak bir yolda yürüyen adamın sesi duyulsun
kim geliyor adımlarından bilelim
gideceğim yer bu kadar uzak olmasaydı
toplu sessizlik adına göz yaşlarımı akıtırdım
ulu orta bana sataşacaksan şimdi olmaz
duymadın mı
gök yeni battı
hem ben ağlıyormuşum şimdi
merdivenlerde biri var dediler
saklandım beni gördüler
seçilip seçmek gibi ince bir ayar uğruna
sığınacağım bir yer kalmadı
bu asrın fanisi olarak mimlendim
tebeşir tutup yazı yazana dek kış geldi
babacığım sen beni nereden esinlendin
öyle uzun saçlarım vardı ki
sonra sonra
çok sonra anladım
annemi hiç sevmediğini
ve tutuşup geçtiniz
basit bir şiirin içinde yüzerek
geçtiniz çarçabuk
anlatacak oldum kederlendiler
bacamız da tüten
eskiden kalma yalancı güneşler
ne var ne yok diye sorma
basit bir çivi çakılmış duvara bekliyor
bir de kapı var ardımda
çıksam aldırış etmez piç
sana soruyorum
ziyaretine gelen oldu mu hiç
ayrı olmanın sancısını gözlerimizi boyayarak yaptılar
bir çiçek çektim kırmızı geldi
yaşasın babam ölmemiş
bu bir rüyadır dersen sana sarılırım
yoksan
avucunu yala
şaka her zaman vardı değil mi
bulutun ötesinde yada
çıldırmış dağların ardında
güzel bir gece bulurum
insan olur unuturum
başımın üstünde yaşayan taşı.