Yılkıların Düşü
mahremiyetimi seyret
sana gelişimdeki minör kokusunu
rüzgara dayanıksız ellerimi
dur durma
sarılmalıyım
bir kadehin ardındaki ülkeye
korkma karanlığın kulağına fısıldadıklarından
düş ile giz gece boyunca aydınlatacak yalınlığımızı
hep sevişeceksiniz diyen yağmur
gecenin kalbini yeşertirken
tenine şarkılar sürmemi söylüyor
yıllarca ötelere gideceğiz
sustuklarınla gel
Sen;
avcumda sakladığım kırgın virgül
bir cümlenin sonundaysak özgür değiliz
yanıma otur
noktalamayalım yer ve gök arasında yaşayacaklarımızı
bir ağacın iki yaprağı kadar benzer
gece ile gündüz gibi uzak hallerimizle
kendimizi bir şiire bırakalım
papatya tarlaları için olsun bu şiir
toprağın yumuşacık karnı için
uzaktaki deniz fenerleri için
bakir bir sahilde su sıçratan yılkılar için
yakamoz nedir
nedir denizin köpürmesi
toprağın bile bilmediği bu çiçek nedir
bu her yere baharı getiren koku
her çarptığında yeni bir kahraman yaratan bu kalp
ayrılığı bir şarkıyla barıştıran bu sihir
dokundukça geceyi ve gündüzü anlamlaştıran neydi
neydi
tarihin sararan yapraklarında kalacak olan acıları
duyarlılıklarımızın şafak yanlarına kutsal hazine gibi bırakan
yani heyelan, bir ülkenin aklını ele geçirmişken
yani onlar soysuz sevgisizliklerini bir emre dönüştürürken
bir halk tıkanmışlıktan geberirken
neydi
bizi ölümsüz kılan
neydi sarılırken ağlatan
mahremiyetimi seyret
sana gelişimdeki minör kokusunu...
Deniz fenerleri göz kırpıp durur dizelere ve uçsuz bucaksız papatya tarlaları daha ne olsun yakışmış mısralara...👍🤐👍