Yokluğuna Bir Sancı
Dokuz eylül caddesinde
Doksan dokuz adımım
Tozar karışır yerlere
Dağılır yapraklarım
Bir bahar akşamıdır
Uyanırım ben seni,
Oda numaram on dokuz.
Bir loş ışık,
Pencerede buruşuk bir perde,
Dimağımda şiirler
Bana Türküler söyler.
Kararır gün yüzüme
Kapatır bulutlar kapılarını göğün
Savrulur yeniden adın
Bir ses duyarım, ansızın bir ses
Çoktan bitkinim ben de
Son şiirini yakalamışım gecenin
Düşürür beni yine doksan dokuz derde
Bir kalemim olaydı yeşil
Gecenin katranına şiirler kazırdım bahardan
Teksir kağıdı kâfi
Düşlere aralardım buruşmuş perdemi,
Takmadan, beynimi vuran
Duvardaki saati.
Doğrulurdum acılardan,
Böyle sessiz bir köşede
Baharlar ansızın kışa döndüğünde
Dokuz Eylül Sokağında
Bir han odasında
Kavga gürültü arasında
En kuytu yalnızlığımda...
Mavi bir deniz olmalıydı şimdi,
Martılar uçmalıydı üstümüzden,
Seninle yine göz göze
Konuşmalıydık biliyorum ,
Sonsuza diye dualar etmeliydik,
Kırıldı kanatlarımız,
Diller oldu lâl
Parlamıyordu yine gökte bir hilal!
Bense şimdi
Ne mavi bilirim
Ne gökyüzü
Ne bahardan yeşil...
Bir sebeptir artık şiir
Uçup gitti bütün kuşlar
Geride kaldı Şehri İstanbul
Ne ben Üsküdar kadar eşsiz
Ne de sen içtiğim demli çay kadar benimsin!
2007...
Tebrik ederim Yasin bey. Şiirde yolculuk ettim adeta. Hepimizin içinden geçtiği duygusal bir yolculuktu...