Yokluğuna Kaybolmadan Tut Beni
Dışarda kar
Dudaklarından gülüşler yağıyor avuçlarıma
Narin bir kar tanesi
Ve sevinçle dans eden bir devrim anı gibi
Yüreğimin doruklarına yağıyorsun -kar tanem-
Sarmaş dolaş bir hasretle
Camların buğusuna kazıyorum adını
Sevdasına göç ettiğim gözlerin
Derinliğine çığ gibi düştüğüm
Bakışların geliyor aklıma…
Gözlerim gülüşüne tutsak
Baktığım her yerde uçsuz bucaksız gülüşün…
Sevgilim, ah sevgilim!
Gülüşün dalga dalga -yüksele alçala-
Gözlerimin kıyısına vuruyor
Ve bir martı telaşıyla çığlık çığlığa haykırıyorum sana
Ey! Sağanak gülüşünle sırılsıklam ıslandığım
Ve gözlerinde kaybolduğum orman bakışlı kadın
Ey! Sahillerime dalga dalga vuran hırçın denizim
Ey! Yüreğimde aşkla açan gelincik çiçeğim
Son nefesimi uğruna sakladığım;
Sevgilim, karanfilim, gonca gülüm
Ey! Yapraklarımın üzerine sere serpe uzanan çiy tanem
Yüreğime kor ateşler gibi düşen sevda yangınım
Mucize aşklar, imkânsız kavuşmalar
Mutlu sonla biten sevda masalım
bir gül, bir gülüş
Ve bir öpüş kadar güzel kadın!
Seviyorum seni…
Öptüğün günden beri dudaklarım yangın yeri
Ve dudaklarımda gülüşünün o unutulmaz tadı…
Sevgilim, ah sevgilim!
Sensiz, sevincini haykıramayan
Ve gülüşünü yüzüne vuramayan kimsesiz bir çocuğum ben…
Soma’da kan ter içindeyim
Kömür karasıyım…
Yer altında -göçüklerde- nefessiz yanan bir madenciyim
Yürek yarasıyım…
Ölenlerin ardından dökülen gözyaşı
alev alev yakılan bir ağıtım…
İşlenen cinayetlere karşı asi bir çığlık
ve kömür karası bir öfkeyim…
Vahşi bir sömürünün en ucuz kurbanıyım
Göçükler, yangınlar
Ve ölümüme sebep ihmaller altındayım…
Uzat bana ellerini
Gülüşünle sar sarmala
Kurtar beni
Yüreğimi ısıtan güneşim, ciğerlerime dolan nefesim
Ve yüreğimdeki göçükleri aydınlatan ışığım ol…
Uzat öpülesi ellerini uzat bana
Yokluğuna kaybolmadan tut beni.
Ağustos 1989-Soma katliamının ardından son bir dokunuş Haziran 2014