Yokluğunun Ertesi
Bir yaz günüydü seni tanıdığımda,
O bakışların,sesin,yüzündeki tatlı tebessüm,
Öylesine kalbime işlemişti ki; sanki yeniden doğmuştum,
Herşey o kadar güzeldi ki, hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
İlk kez o gün tuttum ellerinden, ilk kez o gün göz göze geldik.
İçimde açan çiçeklerin hepsi rengarenk oldu.
Öptüm yanaklarından, dudaklarından, gözlerinden.
Ama nerden bilebilirdim bu öpücüklerin beni zehirleyeceğini...
Sessiz sedasız alıp götürdü bir gemi seni,
Yüreğimin bilinmez okyanusuna...
Tam çıkarmışken bütün yaşanmışlıkları bir anda.
Bir dile kaç veda sığar, bir kalbe kaç ağıt.
Bazen öyle ağır geliyor ki yokluğun,
Kulağımda çınlıyor yalnızlığın çanları,
Şimdi gittin artık yoksun.
Bitmiyor geceler, bitmiyor bu bana miras bıraktığın hasret,
Her nefes alışımda adeta bir hançer gibi saplanıyor yokluğun yüreğime.
Aylarda geçse asırlarda geçse bana bıraktığın bu kalp ağrısı ilelebet sürecek.
En çok sen kırdın kalbimi, en çok sen umutsuzluğa sürükledin bu saf ruhumu.
Ve en çok sana ağladım ben.
Üzerime acımasızca yağan yağmurlar şahidim olsun.
Seni sonsuzluğa gömeceğim.
Yaşadığımız bütün güzel günleri tarihin tozlu raflarına kaldıracağım...
Ve ayrıldık, kalbime bitmek tükenmek bilmeyen acı tohumlarını serptin.
Kanımda akan zehrin ve beni git gide öldüren mutsuzluğun baş kahramanı sensin.
Bana dediğin sözü hatırlıyor musun?
Kulağımda o sözün yankılanıyor,
"Seni sevdiğimi zannetmişim".
Nasıl kullanırsın bu kelimeyi bana,
Senin için hiç mi bir anlam ifade edemedim,
Hiç mi kalbinde bir umut yeşertemedim,
Mutluluğuna hiç mi ortak olamadım,
Yazıklar olsun bana...
Git şimdi, beni bana bırak ama şunu hiçbir zaman unutma,
Ben kırıldığım yerden çiçek açmasını da bilirim,
Fakat sen hep beni yüz üstü bırakmanın verdiği acıyla her geçen gün biraz daha yanacaksın.
Bu acıyla beni başbaşa bıraktın ya, hakkım hiç bir zaman helal değildir sana...
Kendime yaptığım en büyük saygısızlık olan kadın.
ELVEDA...