Yokluğunun Fikri Artık Ürkütmüyor Beni
gittikçe küçülen zamanın
göç kuşlarıydık belki de
nasılda yalnızdık
hikayemizi yazarken boş bir masada
başucumuzda yarım kandile üflemeden soluğumuzun son demi
gözlerimizi yumduk
aşk dedik
tanrı mıdır
buğulu camlara suretini çizdiren kaderi
cilvesi mi yoksa velvelelerin ortasında bir çift göze asılı kalmak
unutup
acının göğsün iman tahtasına vuran darbesini
izleri bırakırken derince kesiklere ve tuz basıp yaranın tam göbeğine yine
ölünün adı sen ol bu kez
gömdüğüm
ışıksız kasabanın ortasına, helalinden toprağı serperek o naif çukura
varsın şirke düşsün
bu sabah
bu sokakları ıssızlığa mahpus eden avuçların kömür karası izleri
ve evet
yokluğunun fikri artık ürkütmüyor beni
yoktun
yoksundum zaten yarım asra vururken zangoçlar çekiçlerini
güneşi sıvayan lacivert bir perdeydim belki
gittikçe küçülen zamanın
göç kuşlarıydık
nasılda yalnızdık, nasıl ıssız
hikayemizi yazarken boş bir masada
başucumuzda yarım kandile üflemeden soluğumuzun son demi ...
Zaman hep öğütüyor kadın erkek bizleri be Usta çarkları arasında...👍🤐👍