Yokluğunun Hiçlik Tezleri
O gemilerin peşleri sıra
duyumlarını okşayan bütün köpükleri de gitti, bitti
ışıkların gözleri dönünce, dalgaların yüzeylerinde
o yoğunluklarda sancılanan
bir tek, emin-önü buldum yalnızlığımı
rıhtıma çektim, rüzgârların kürekleriyle
köpürüp boşalan sensizliğimi.
Beynimde silinmiş, rüya şeritlerinin kopyalarıydım
usumda ağırlaşan
gecenin soğuk nefesinin adımlarıyla çöküp
bir fay gibi uzamıştım
gözlerimde küçülen beyaz perdelerime.
Yaralarımın engebeli yamacında bedenimi unutan
lal kabuklar
sarktığım kitaplar tuz, buz
etimden alacağını tahsil eden şiirler
beynimde sallanan imgeler! ah.
Ceza ve azarla bağıran eşyalar
ne idüğü belirsiz, köstek, köstek kaldırımlar
bakışlarımı tartaklayan camekânlar
ve soysuz renk cümbüşleri
ah! ahhh cansızlar çöplüğü.
Hal-iç! iç beni
abis sokaklarına götür
sök al saydamlığımı o buluttan
buharlarımı bul ey sanayi.
Ey kendi canına heyelan olan hayatlar
ve yük
ve yüklenen
ve yüklenenlerden
şimdi nerelerdedir?
hüznü omuzlayan hamalların
yüzünün kapılarından yolculuğa çıkanlar
taşınmak sonsuz bir kehanet
ki yollar, katlanarak geri çekiyorlarken kendini
düz duran, bir tek zaman mıdır yoksa?
sırtlar ve duvarlar, yalpa, yalpa.
Ağzıma sarkan, zemheri kemiklerinin donuk tatları
yetmiyor içimdeki fidanları ayıltmaya
ağzım! taze ısınmış bir bahar buğusu olsa
yeni doğmuş bir sabahla birlikte yürüsem
yürüsem
yürüsem
yürüsem
adımlarım adını bağırsa ritimleriyle
yörüngende taneciklerine rastlasam
dudaklarım tutuşuncaya kadar öpsem
öpsem
öpsem
öpsem.
Bu sensizlik!
soluksuz işliyor beni yalnızlık iğnesiyle
gözlerim yanıkara bir sürgünü uzatıyor havalara
bir çakıl taşının ömrüne yaslanmış seni düşünüyorum
üst komşum, çatal dilli bir kaya parçasıdır
damarları kırık, bir meşe yaprağıdır alt komşum
buradan noktalarını kestiremiyorum
sıtmalarımla bir sürü çığ hazırlığına sesleniyorum
kar fırtınalarıyla bakışlarımı yolluyorum
seni sorduğum bütün kelimeler sinirleniyorlar bana
hasmım gibi davranıyorlar, ellerimi uzattığım esintiler
ama ben, hiçbir şeyin, hiçbir zerresi miyim bilemiyorum
sadece seni bekliyorum içimde
bir haber var mı diye
kuşların kanatlarından gelen esintilerle, yıkayıp yüzümü
ayık tutuyordum yorgunluğumun yükünü seninle.
Bir sezebilsem kıpırdayışını
kendimi yol yapıp ayaklarına serileceğim
ama yoksun
yokluğun öyle bir cansız namlu ki
onun, o soğuk tazeliğiyle boğuşuyorum
bütün metatezlerim senin içindir
ne olur, bir ses savur, yanılsın zaman
yâda, bir renk uçurt koynundaki yangınlardan
bütün gözlere çarparak yükselsin ışıkları
onu gördük desinler, desinler.
Nerelerdesin?
bir kâğıt gibi savruluyorum kıvılcımlara
bir oyuncak gibi bozacağım eklemlerimi
tadilatım, aksi bir çocuğun ellerinde paralanacak
sen yoksan! şaşırıyor yerini her şey
gün, güneşi istemekten usanmış
denizde ağ, suyu tutup balıkları reddediyor
çamurla uzatıyor kendini kuyruk kılları
yağmur, ormanlardan emiyor canını
nerelerdesin?
Ey bedeniyle, ruhumda kamp kuran yaşlı
ey öz!!!!!!üm! açmazlarımın kapısında mısın?