Yokluğunun Mürüvvetini Görelim
İlk zamanlar uzaktı mahşeri ayrılıklar
El ele tutuşur koşar oynarken
Gül bahçesinde uyuya kalıp
Eve geç gelirdi hayaller
Tahrip gücü yüksek sözlerinin
Piminin çekilmesi dölledi
Sırt dönüşünün doğurduğu yokluğunu
Isıttığım yakamozları biberonla vererek
Mülteci ninnileri kulağına yerleştirerek
Ayağımda salladım
Sokakta oynarken düşüp dizini yaralasa
Ciğerime dikiş attırdım
Çocukluğuna yetişmek için sırtımı kırbaçladım
Emanetin olan öksüz yokluğunu
Sol yanıma ilikledim
Hem anası oldum hem babası
Ne aç bıraktım nede açık
Yemedim yedirdim
Giymedim giydirdim
Ne
Sarıya çalan sırma saçları yapıklandı
Ne
Kirpikleri kaşları sürmesiz kaldı
Biliyor musun
Bütün oyun havası şarkılarımın
Nakaratların da ağıt söyleten yokluğunu
Sırtımdaki ceketi satıp okuttum
Ela gözlü bir ay parçası gibi büyüttüm
Aynı senin gibi utangaç
Elimin emeği gözümün nurunu döktüğüm çeyizi
Maraş işi oyma ceviz sandıkta hazır
Düğürçüleri gelip gidiyor
Hadi artık sende bir mavi geliş peydahla da
Musalla taşı sırtımı üşütmeden
Kumral yokluğunun mürüvvetini görelim
"Isıttığım yakamozları biberonla vererek" / "Mülteci ninnileri kulağına yerleştirerek" / "Ayağımda salladım" ** "Musalla taşı sırtımı üşütmeden" *** "Ciğerime dikiş attırdım" >> Gibi gibi dizeleri şiir literatürüne katan, şiiri de bize kazandıran şaire saygılar sunarım. Keyifle okudum.