Yol/cu
Ne düşler asılıyor
Gökyüzünde ki bir ipe
Ne de mavi yıkanıyor
Lacivertin içinde
Gece bile tutamıyor
Ayın dolgun yanaklarından
Yıldızların ışıklı saçlarından
Şöyle tutup da
Samanyolunda gezilmiyor ki
Ne poyrazlar
Ne de meltemler yakalanıyor
Kısrak atın yelesinden kopmadan
Damla damla yağan yağmur
gökyüzünün açık bırakılan musluğundan
Kana kana içilmiyor ki
Ruhlar şad olmuyor
kisvesini soyup da teneşire uzanmadıkça
Neden kınında mahkum bir kılıç taşınır ki
Harbin en harlı zamanında
Siyah zıttı beyaz olmadan
Hiç asil durur muydu
Gecenin gözbebeginin
Tam ortasında
Yağmurdan sonra gökyüzü
Gökkuşağını beline bağlayınca
Kim hasretle bakmaz
Kim umutlarını kıvırıp da
Gerdanına asmaz ki
İşte böylece hasbihal ederken mahlukat ,
hasretinden yerleri öpen treni taşıyan raylar ,
zift kokusuna bakışları düsen sineleri
birbiriyle vuslata taşır kıvrımlı yollar..
Onların dilini
Üstünde taşıyan
altına hiç yağmur sızdırmayan
Kurumuş toprak
Bir de yolcu anlar
Kimi ruh
her duraktan bir muhabbet
Kimi de muhabbetin değdiği
gül kokusu sinmiş eteklerin tozunu toplar
Yolcular yola düşmeden
O puslu camın ardında
Menzilini asla bulamazlar
..../..../2008
güzel bir şiir okudum yüreğinize sağlık
güzel bir çalışmaydı sevgili tülay 👍kutlu/yorum👍 selam saygı👧😙
yüreğine kalemine sağlık ablam
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍