Yolcunun Istırabı
Yolcunun ıstırabı, sanmayın ki yoldandır,
Gideceği menzile, yükü ağır ondandır,
Şâhâne az bulunur, bahâneler boldandır.
---İpi kısa olanlar, kuyuya derin diyor,
---Yandım Allah yandım, su verin diyor.
Kimlerin neyi yoksa ondan feryat ederler,
Kurtları koyun sanıp, kuzu gibi melerler,
Olmayana göz diker, abes yere yelerler,
---Kuzgun gibi istekli, kazlar gibi doyumsuz,
---Hayvanla insan yanı, bir biriyle uyumsuz.
Ham hayaller peşinde, safi gönül eğlemek,
Hiç değeri olmayan, çok sözleri söylemek,
Hovardaca harcayıp, vakti ziyan eylemek,
---Havayı bulandırır, gidişi zora sokar,
---Nefisler isyan eder, nefesleri pis kokar.
Nasıl duymak isterse, öyle anlar her sözü,
Nasıl görmek isterse, öyle görüyor gözü,
Gönül kapısı paslı, örümcek sarmış özü,
---Kalpleri katılaşmış, üstünü yosun tutmuş,
---El-âlemle uğraşıp, kendisini unutmuş.
Anlamaktan kaçıştır, sorulmayan sorular,
Her türlü firarinin, kahredici sonu var,
Soru cevap arayan, en mukaddes konular.
---Bedeli ağır diye, bilenden sorulmuyor,
---Beden aklı ben diyor, Ruh için yorulmuyor.
Bir vekile sığındık, ters düştük vekillere,
Çok şükür bağlanmadık, manasız şekillere.
Verdiğimiz her mesaj, gelecek nesillere.
---Bilmeyen bizi bilmez, bilmek işine gelmez,
---Hep yerlerde sürünür, gölgeler hiç yükselmez.
Kâinatta ki her şey, benim olsa ne çıkar?
Bunları bina eden, bir gün başıma yıkar,
Gönlüm aşka müptela, ne usanır ne bıkar,
---Ölüm; en yakın zaman, doğum denen milada,
---Hangi ten kimde kaldı, hangi canlar dünyada?
08.02.2011