Yüreğimden Yüreğine
Tıkır tıkır tıkır
Uyanıyor penceremin pervazı
Ah o ehli keyf martının sesi
Biraz beyaz biraz yaramaz
Mavi girerdi sesinden eve
Bulaşırdı kahve aromasına
Çok ama çok eski
Kadim o sabahlarda
Zihnimiz tanıyordu
Nasıl bilmiyorduk
Biliyorduk yine de martı sesinde olanı
Martı hürriyet ve isyan
Kelebeği,böceğin güzelliğini
Güzelinden gülmeyi
"Vira vira" demeliydi o saatte balıkçılar muhtemelen
Şimdi saatler
Saatler pek bir aylak
Pek bir umursamaz
Düşte değildi bunlar
Yalanda
Yaşanıyordu
Genç bir limon ağacı sayıklıyordu
Hışır hışır yapraklar
Göğe bakarak
Aklı su ,aklı serin ve ıslak
İçmeyi sağaltıyordu köklerindeki ezberden
Bulaşıyordu yüreği yüreğime
Yüreğim sarı
Yüreğim hüzüne sabır
Çeşmeyi açan el olurdu bilincim
Açardım uykusundan uyandırıp suyu
Islanırdık limon ve ben
İki can
İkimiz
İkimiz özgür
Unutuldu onlar
Unuttu limonu zaman
Derin çoktandır karanlıklar
Sabaha değil artık yarenliğim
Geçsin artıklara
Unutuş
Oysa kahve kokardı tenim,tenin
Dünde ve geleceğin meğer grisinde
Yanık,buruk ve evcil dürtüsüyle
Sayrılar kaynar ocağın düş yorgunu esneyişinde
Gülü unutup,begonvile sarılırdı gözlerim
Gül tadı düşerken çarşafın kıvrımından saçlarıma
Saçlarım özlem özlem uzardı bilmeden güzelliğini
Oysa ne güzeldi ellerim
Güzeldi parmaklarının mağaralarında yanan ateşler
Öykü güzel başlamıştı
Ne güzel tesadüftük
Güzel bitseydi ah bi de
Keşke...
Ege den ötelere.
Dokunabilirdin gülüşüme.
Bırakmazdım belki de kendimi gölgelere
Süslenip çıkardım gözlerinin davetinden güne
Gülebilirdim her günü bayram deliler gibi
Tepeden tırnağa.
Yüreğimden yüreğine
En çok neyi özledim biliyor musun
Duyguları
Sevinmek üzülmek
Gam keder fark etmeden