Yürüyelim mi
Yürüyelim
bir bakışa binlerce anlam yükleyerek
soyutlandım tüm düş kırığı hikayelerinden
tercihten de öte mecburiyet oldu nefes alışlarım
anlamak için attım adımlarımı
yan yana olmakla aynı durmadı susmalarım.
Kavuşmak ömürden sayılmadı gelinliğini giyen şehirlerde
eksile eksile çoğaldı kirpiklerinden öpüşüm
bir bahar daha eklendi gönlümün çoraklığına
adı senbahar’dı sevdiğim...
Konuşalım
bütün alfabeden bir fazlasıydı gözlerinde gözlerim
şehir ağustos mevsimini yaşıyordu yüreğim kışı.
Anlat yüreğime ektiğin çiçekleri
ya da uçurum kenarlarına bırak tüm sıla türkülerini
bana
seninle olmanın senin olmadığım gerçeğini haykır
anlat
kalbimde açtığın mezara sığmayan ölümleri.
Her sabah nefes alırken kalmalarım
az’ın seninle nasıl çoğaldığını anlat
anlat yaşanmış bir günün
eksik bir ömre denk olmadığını...
Islanalım
severim gözyaşlarıma karışan yağmurları
en çokta ellerimi sımsıkı tutmanı gök gürültüsünde
ne çok dile geldi mum ışığında sitemim
uzaklığımız bir sabah aydınlığı kadardı bilirdim.
nereye adım atsam
ayaklarıma dolanan bir gökyüzüydü sevişmelerim.
Ayıp değildi sana susamışlığım
bütün yüzler tanıdık
bütün sözler aynıydı sen hariç
şöyle uzun uzadıya uyusam diyorum yağmura
ıslaklığından öper misin uykumu
benimle sırılsıklam aşk olur musun...
Ağlayalım
gökyüzündeki bütün bulutlara dokunup
içinin bütün sokaklarından taşmaktan geliyorum
şarkılarını dinliyorum dalına asi yaprakların
yumup gözlerimi
seni seviyorum’lar fısıldıyorum kulağına.
Bu öyle bir duygu ki
yazılmış ama yollanamamış mektup zarfı çaresizliği
yık beni inanmışlığımdan sevgili
soluk almaksızın kendine rastla köşe başlarında
boşluğuna düş içinin, unutulmuşluğunu anla
gözlerinde kurusun anlatamadığın ne varsa
uzaktan bakar gibi bak yaşanmışlığına
başka yolculuklar saklarken içinde
bir kelime dahi bulama binlerce satırda
yalnızlığın gelsin aklına...
Üşüyelim
ne ara büyüdü içinin terk edilişi
boğulmaktan korktuğun kalabalıklarda
anılar kurudu kitapların arasında
söndü ışıklar uyurken denizlerin gelgitleri
beni sonbaharda gör tüm yapraklarım dökülürken
kendime sarıldığımda anla hıçkırıklarımı.
İçimde adım atacak yer yokken
ölmeye bile mecalim kalmadığında duy sesimi
bunca gürültünün içinde anlaşılamayan bir notayım
kaç kez geç kalır insan kendine
bilinmedik bir yerdeyim oysa
yüz benim, kalp emanet, şehir anonim
üşüdüm sevdiğim...
Anlatalım
hangi hüzne baksam askılıkta duruyor
ben her sabah düne yenilirim
sesinin ritmine çarpar tüm kalabalığım
rüzgarın esintisi tırmalar penceremi.
Kendime bölünmeyi öğrenirim her yalnızlıktan
gözyaşım damlamadan da dökebilirim sayfalara seni
unutmam gözlerim bağlı uçurum kenarlarını
çünkü ben düşmeden gördüm deniz diplerini
ki zifiri karanlıklarda bile bulurdum
bir şehir içimden taşınırken ellerini
sahi söylesene sevgili
kelimeleri kullanmadan
kaç kişiye anlatabilir ki insan kendini.
Yüreğine, kalemine sağlık üstadım. Gönülden tebrik ederim. Sağlıcakla esen kalın.