Yüzümdeki Yansıma

Ne zaman yüreğimin karlı zirvesinde,
Bir kardelen çiçeği filiz verse,
Bütün dünya saatlerinin,
Akrep ile yelkovanın kesiştiği noktadan, arkasına saklanırım ben.
O yüzden hayallerimin ünleminde yaşarım aşkı.
Yüreğimin karakteri gereği olsa gerek,
Bendeki beni dağlara taşlara çalarım ama
Bendeki seni kaynağında gizlerim de kaynağın bile haberi olmaz.


Cehennemden ödünç bir kahve fincanı ateş alır gizliden yanarım belki,
Bunu bu şehir anlar,
Yıldızlar anlar,
Yağan yağmurdaki bir oksijen tanesi anlar,
Üzerimden geçen bir kırlangıcın tohum büyüklüğündeki tüyü anlar.
Ama sen anlayamıyorsun..

Buz dağının görünen yüzündeki,
Zemheri soğuğu sanıyorsun yüzümdeki yansımayı.
Ama hiç bilmiyorsun;
Beşinci duyumun ardındaki yanardağın sen diye kavrulduğunu.

Ne kadar okursan oku,
Gözlerimdeki o iki satırlık paragrafta,
Derinlerine inmedikçe bulamazsın;
Anlamdaki bütünlüğü falan.

Aslında okuma yazma bilmene de gerek yok bunun için.
Dünyanın bütün dillerinde geçerliydi gözlerimle yazdıklarım;
Uzay muz ay derken adı henüz konamayan bu çağda.
Aşkın milattan önceden kalma dili halen geçerliydi oysa
Ahhh! Be sevgili, senin lügatinde geçerliliği yoksa o başka.

Ne yapacağız şimdi?

Dilim konu hakkında üç maymunu oynamaya devam ettiği sürece,
Sende gözlerimin dilinin şifresini çözüp gün ışığına çıkaramadıkça,
Yüreğimin gebe kaldığı bu aşk,
Ölü mü doğacak?

Ben halen utangaçlar senfonisinde bir gülümseme pahasına yaşıyorum.
Susuz kalsın, kurusun ve hatta lanet olsun ki bu huyum böyle.
Dünyanın bütün dillerini bilsem bile,
Seni seviyorum adlı romandan sana alıntılar yapamıyorum...
Yahu anla işte.
Söyleyemiyorum. Söyleyemiyorum. Söyleyemiyorum.

E bari sen anla Sevgili!

17 Eylül 2012 99 şiiri var.
Yorumlar