Zamane Çocukları
'Sen alıp başını gidedur zulüm
Bak hala aynı yerde duruyor ölüm...'
I.
İçimde bir anne iniltisi
Ve bozkırıyor kırlar,
Zaman, nafile, saçlarımı geri ver bana,
Ellerimi tutun yalnızlığımdaki şarkılar:
Hınca hınç doldurmuşum yüreğimi,
Ey hancı nereye gidiyor bu insanlar?
Çoktan sildim geçmiş acıları yüreğimden ki
Geleceklere yol açsınlar.
Anne, çoktan yitirdim çığlıklarımı,
Simsiyah saçlarımı,
Bir tek gözlerimdi sana bakan;
Bir de özlemim...
Gece ortasında bir güneş
Ne yana dönsem, senden gayri neye baksam, kalleş!
Bütün saatler kurulu: itidal... İtidal!
Düşlerim kanıyor işte,
Yine başladı yüreğim cenge
Sığmıyor çerçevelere akıl,
Gülen gözlü resimlerim nerde?
Sil baştan yazsınlar beni anne,
Sarartsınlar bütün şiirlerimi,
Ayyuka çıkan, yüreğimdeki...
Oysa bilmezler, yüreğimde kurşunlar saplı,
Düşünemediler benim ciltlerim neden hep kara kaplı,
Sil baştan yazsınlar beni isterse,
Hiç üzülme senin gibi doğuramazlar!
II.
Filistin yanıyor:
Oysa gri renkli aynadan bakan pek çokları gibi
Görmüyorlar baharsız kalan çocukları,
Yalnız ebemkuşağı korkular kalıyor düşlerinde,
Bir tek, resimlerde yanıyorlar anne!
Gölgeleri kadar büyük sananlar, kendini,
Öyle bir aymazlık ki sorma, nasıl olsa
Bugün de doydu hoyrat karınları,
Ayna bu göstermiyor ki, kapkara alınları.
Gözlerimdeki kan mı,
Nedir bu kızıllık,
Nedir bu hükümdar sanılan, leş yiyici mahluk?
Çocuk cesetleriyle örülmüş duvarlar,
Utansın dönüp yüzlerini duvara karşı, ağlayanlar,
Ve lakin dinmiyor içlerindeki kin!
Silahları mukavemetli yapmayı, marifet,
Bir ile bin can almayı sanıyorlar bilim,
Bir bize mi keskin anne ensedeki ölüm!
Lehçeler, lisanlar karışıyor birbirine,
Nerde anne taştan tavşan çıkaran engerekler
Bir zamana yetim düşmüşüz,
Korkuyorsam namerd olayım çığlıklarından!
Beni bize bıraksınlar artık,
Kime yarar barut kokulu gökyüzü,
Kimin rengi gözlerimizden akan kan, anne?
Ben, yağmur içerdim her bahar,
Ondandı çiçek açardı kan kırmızı
Elime aldığım bütün kâğıtlar,
Karla yıkardım yüzümü, her zemheri,
Hani ben çocukken masmaviydi gözlerimde bulutlar,
Şimdi ne sabah oluyor, nede aylanıyor karanlıklar,
Çağ ateşiyle yakıyorum anne, bin bir türlü ağıtlar...
Uçan kuş bilse bir daha uçmazdı,
Bir çığlık değil anne yalnızca beliren, kulaklarımda
['dünyalılar' ın bilemediği ve ikrar edemediği]:
Ne diyorum, kuşlar bilse uçmazdı diyorum
Dağlar bilse patlardı anne!!
Her gün bir yirmidört telaşı içinde devinen dünya,
Benim ağır aksak yazdığım şiirlere temaşa yeriydi oysa
Şimdi bak: oyunlar hep kısa, hep sahte
Gölgeler pis, alınlar gölge,
Değmeyenler de var bir defa olsun yere!
Ağlıyor her deviniminde dünyanın,
Ağarmıyor yine de,
Yine paklanmıyor gülüşlerimiz
Ne diyorum anne kuşlar bilse uçmayacaklar bir daha,
Bir daha olmayacak gözlerde gülüş,
Kalmayacak ağzımızın tadı,
Şimdi zehir oldu, acısına yandığımız biberin adı.
Artık yeri yok rüyalarda sevincin,
Her sabah uyanılacak, işte bu gün gibi:
Bir daha uçmayacak anne, gökyüzünde güvercin!
III.
Kan kırmızısıyla vurulmuş gözleri sonsuz kere,
Zaten kurşunlara gebe yüreği biçare
Ve kan
Ve ölümdür masalları,
Daha doğmadan öğrenen çocuklar gördüm,
Ölüm deyince kan kusan çocukları anne
Gördüm, düş değil,
Gördüm, bir yapmacık gülüş değil,
Ölmeden mezarını kazanlar gördüm!
Neyleyim zamane çocuklarıyız,
Unutuyoruz ne varsa bilmemiz gereken her şeyi
Derdi, bir çekenler biliyor,
Acıyı da bizimleyin tadanlar,
Ölmeyi de geride kalanlar biliyor anne,
Unutuyoruz akıl noksanlığımıza vurup,
Ya da işte duruyor paslı aynadaki ölüm,
Nedir bu nefret, nedir bu kin?
IV.
Şimdi bize bu acıyı yaşatanlar utansın
Her fırsatta yaramızı kanatanlar utansın
Hiçbir merhem çare değil,
Yarınımızı kanla bulayanlar utansın!
...
Şimdi ne vakit bir şiir yazsam
Kalemimden kan damlar,
Ne diyorum, artık uçmaz oldu kuşlar,
Yağmurlar sanki küsmüş buluta:
Anam ağlar,
Filistin ağlar!
Hangi iklimindeyiz dünyanın,
Hangi çağ bu yanan, söyleyin?
Koymasınlar adını artık doğacak çocukların,
Bahar gelmiş diyorlar, bahar benim neyime,
En kavi zehirleri zerketmişler beyinlere,
Açtım ellerimi, göğe:
Ey Kün ile Vareden,
Yüzüm çevirdim, başım eğdim Sana,
Kayra Senden, Lutf Senden,
Kurtar ne olur bizi bu zilletten!
Ve son:
Dillerim lal olsa duyulur muydu sesi,
Yanan yürek değilse, nedir bu isi,
Anladın mı şimdi?
Bütün kitaplarımın neden hep kara kaplıdır cildi...