Zamanın Rüzgarında
Saatler geçer, takvim yaprakları dökülürken, Bir yolculuk başlar, kimseye haber vermeden. Zaman, ellerinde bir kumsal misali akar, Tutmaya çalışırsın ama kaçar gider.
Anılar, ince bir tül gibi sarar ruhunu, Gülüşler, ağlamalar, hepsi bir arada. Bir zamanlar çocukken koştuğun sokaklar, Şimdi adımlarına yabancı gelir.
Dostlar vardı, omuz omuza durduğun, Şimdi isimleri birer gölge gibi uzakta. Gözlerinle ararsın ama bulamazsın, Kimi kaybolmuş, kimi yabancılaşmış zamanla.
Aşk dedikleri, koca bir yangındı hani? İçine düşüp kavrulduğun ama aynı zamanda ısındığın. O yangın da bir gün küle döndü, Geride sadece hafif bir sıcaklık kaldı belki de.
Bir bardak çay kadar sıcak, Ama aynı zamanda bir nefes kadar kısa. Hayat, işte böyle bir şeymiş meğer, Ne tamamen bizim, ne tamamen yabancı.
Her adımda bir eksik, her duruşta bir fazlalık, Ama yürümeye devam edersin yine de. Çünkü bilirsin ki, durmak yok bu rüzgarda, Zamanın peşinde savrulmak var sadece.
Bir gün, belki de çok uzak bir gün, O rüzgar diner, fırtına sona erer. Ve o an, tüm hikayen gözlerinin önüne serilir, Bir nefes alırsın, derin ve ağır, Sonra gülümsersin, çünkü anlarsın; Bu da geçti.