Z/amansız Kalır Düşün/ün/ce Saatler

hiç bir şey eskisi gibi değil,
sabah kahvaltısında prematüre rafadan yumurtayla,
glikoza bulanmış çilek vardı
bir de kostikli zeytin.
hiç tadı yoktu / ipinden tutup sallandırdığım çayın
hay aksi!
yalnızlıkta döküldü üstüme, yaktı ellerimi.



eskiden,
her mahallede çocuk parkı
/ her çocuk sesi, kuş cıvıltısı
kum olurdu kaydırağın altı
önce kayarak düşer
sonra, kum kovamızla dünyalar yapardık kendimize
gazoz kapaklarından pencere
elerdik kumumuzu / düşlerimizle karmadan önce
o yaşta öğrenmiştik,
elenmeliydi hayat / yürek eleğinle


kumu çekileli parkların
uğramaz oldum çocukluğuma
artık çocuk düşleri / yumuşatılmış taş döşeli



semt pazarında yasaklandı tezgahların ifade özgürlüğü
asık yüzlü pazarcılar /
alışveriş, merkezleri mesken edineli



masallar kurt istilası
kırmızı başlıklı kız
vefalı değil artık / babaanne sersefil
uyuyan güzel / boyacı küpü
yılın kozmetik güzeli



çoğalalı şiir! yazanlar
harfler kaçacak yer arar
sızlayan kemiklerde cabası




isyan edeyim diyorum bazen
sonra
Tanrı'sını kaybetmişler geliyor aklıma
/ Tanrı'm beni hiç bırakma!




hiç bir şey eskisi gibi değil,
sızlanmakla geçiyordu ömür
bilinç altında kırılır eskinin fay hatları
destek yapıp kolonlardan
renkli sıvalarla yenileniyordu
/ hasar gören yanları





yüreğimin kıyısına yanaştığından beri o kuru yük gemisi
adettendir diye
hala mendil sallanır giden denizcilere
fonda martı çığlığı senfonisi
ve deniz duvaklanır köpüğüyle
gelinlikli dualar takılır peşine




gelişinle / eskisi gibi değilim
düş yorgunu aklım
/ artık
huzur kokulu nevresimlerde uyur




beşinci mevsim / hepbahar kokusu sinsin üzerimize
hayatı sırt yastığı yapıp / akşamüstleri
bakır cezvede fokurdayan
kırk yıllık hatırları eskitelim / fincana sormadan kaderi
gözlerimizden okunsun
a ş k





tarih yazılsın ardımızdan
tekerrürü mümkün olmayan
ve a ş k
bir efsane daha alsın arşivine
aşkın el kitabı / seçkin yüreklerin
sevda raflarında




















yirmiyedinisanikibinon

27 Nisan 2010 116 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (7)
  • 15 yıl önce

    tarih yazılsın ardımızdan tekerrürü mümkün olmayan ve a ş k bir efsane daha alsın arşivine aşkın el kitabı / seçkin yüreklerin sevda raflarında

    tebriklerimle

  • amin Baba, kardeşlerime iyi bak, inan benim mutluluğum oldu, mutluluğun.

    benim için zaman var daha, ama torunların olacak inşallah. bende çok istiyorum.

    kutlu, mutlu, umutlu olsun.

  • 15 yıl önce

    Evet, Tüyap iyi geçti. Bir söyleşimiz vardı. İki gün de imzam. Ha, bir gün de Dil Derneği'nin standından Sevgi ablamla (Özel) birlikte nöbet tuttuk.

    Bu, yeni çıkan kitaplarım çocuk yazınından. O yüzden çok heyecanlandım. Bu bambaşka bir şey. Yani çocuğun memnun olduğunu gönrmek... Ne diyeyim, darısı senin başına Gülay.

  • (:

    ağustos böceği işi biliyo Eşref Baba, ah! şu popilizm, yerden yere vurdu (:

    hay Allah, sen de hep gül emi Baba, iyi geldi valla.

    biz karınca olmaktan vazgeçmeyelim, boşver. en azından diledeğimiz söylüyoruz ;)

    bu arada Tüyap iyi geçmiştir inşallah Baba. yorumların için ayrıca teşekkür ederim, kaldı ki anlaşılmak güzel şey.

  • 15 yıl önce

    Dur, şu öyküyü anlatayım da herkes öğrensin:

    Yazar, Ağustosböceği ile Karıncanın öyküsünü bitirdiğinde, Karınca bunu bir şekilde öğrenir. Gider, Ağustosböceği bulunan bir ağacın altına yuvasını yapar. Yaz boyu Ağustosböceği saz çalarken Karınca çalışmaktadır. Karıncanın beklediği bir tek an vardır; Ağustosböceğinin kapısına gelip, yiyecek isteyeceği an. İşte bu hırs, bu beklenti Karıncayı tam bir kapıtalist yapmıştır.

    Yaz biter, sonbahar gelir. Karınca yuvasını yiyecekle doldurmuştur. Ancak beklediği kış bir türlü gelmek bilmez. Karınca sabırsızlıkla beklemektedir. Her esen rüzgardan, her düşen yağmurdan mutluluk elde etmektedir.

    Bir gün, karınca yine beklenti içinde, yuvasında, hem de kapının ardında sabırsızlıkla gidip gelirken kuvvetlice kapı çalınır. Karınca ellerini ovuşturup: "Ah evet! Beklediğim an geldi!" diye homurdanır. Ve bir çırpıda kapıyı açar. Karşısında gördüğüyle donup kalır. Ağustosböceği son model bir arabanın içinde, yanında da kürkler içinde iki kadın (dişi böcek) oturmaktadır. Karıncanın şaşkınlığı bitmeden Ağustosböceği söze girer:

    "Komşu! Paris'e konsere gidiyorum. Bir isteğin var mı?"

    Sinirlenen karınca:

    Ulan La Fontaine! Ben senin yalanını... :))