Z/amansızlığın Derinliklerinde
Pelteleşince zaman
Minesi
Terkeder saatleri
Lal dilin de
Susarken kavramlar
Uçurtması
Tele takılmış
İçindeki çocuğun yüzünü
Coşkun
Tanımsız
Duygular sarıyorken
Keser
Tel örğülerini
Azâd edersin
Kafeslediğin tüm kuşlarını
Coğrafyana
Adı konmamış daha
Bir
Keşfedilmemiş okyanusa
Atlas yelkenliler
Demir alır limanlarından
Henüz
Farketmediğin bedenin
Titrer
Yaz gününde
En ücra köşelerin
Ve
Tuzu
Teninde ki terin
Tüm denizlere yeter
Sınırsız aşk
Mevsimindeysen
Ne önemi vardı ki
Yaşın,geçmiş yılların
Masum
Gözyaşıyla canlanan
Dakikaların
Saatlerin yetmediği
Zamansızlığın derininde
O
Doyumsuz
Sevmelerin,sevişmelerin
Selinde kaybolmaz
Girdabında debelenip
Kurtulmaya çalışmazsın
Hani
Kör kütük değil de
Adam akıllı
Aşıksan eğer
O vakit
Ne zamanın
Ne mekan kalır'ki
Orada
Ak gerdanda
Sanki bir ben'dir
Sevmelerin
O
Kalem ucunda
Dizelerin
Çizdiği resimden
Başka ne olabilirdi ki
İşte
Yaşanması gerekiyorken
Yaşanan Duygudur aşk
Yaşadığın
Ne varsa yakışan dır
Sevdasın da ömrün
Ve
Alıp verdiğin her nefeste
İçine işleyen
Kokusunu yele veren
Şimdi
Donarsa
Dilinin ucunda
Dolanan ezgiler
Yüreğinin ucunu
Mektup gibi yakar
Anılar da
Küllenmeyen
Kor hasretlerin
Sen
Yinede
Düşürme yere
Yitirme umudu
Gün gelir
Gönenir
Gülen gözlerin.