Zemzem
Bir yaşantının boktan sarısı
Boyalı gövdeme arabesk cesetler yüklüyor.
Ve ben saçakları gırtlağıma dayanmış bir mağarada
Yaşama sevincimi törpülüyorum,
Hüngür hüngür anlayarak.
Küçükçe bir kelebek geberiyor elimde,
Ağlayarak.
Merhamet kol geziyor tenhalarımda
Merhamet, ruhumdaki ergen orospu.
Silik sevgilerin yamalı uykusundan uyanmak gerektiğini
Yüzüme dik açıyla vuran güneş ışınlarından anlayamıyorum
Bazı akşamüstleri.
Bazı akşamüstleri kemancılar mutlu bir sonun habercisi.
Ellerini gözbebeğimdeki kine batırdığında
Düğün gecesi sancıları seğiriyor omzumda.
Zamansız müjdelere tanık oluyorum.
Sen kadehini aya kaldırdığında,
Ellerim boşluğun gırtlağını sarmış,
Ve gözlerin bir ulak mahcupluğundaysa eğer
İçindeki kini içime akıtma vakti gelmiş demektir.
Dişlerim daha koyu sararıyor
Aramızda bahsi geçmeyen kitapların tozlu sayfalarında.
Hayır!
İçimdeki çocuktan bahsetme bana!
İçimdeki çocuk ölü doğmuş,
İçimdeki çocuk hapı yutmuş,
İçimdeki çocuk cami duvarına işemiş.
Ne zaman bir kaçış yolu arasam kaderden
Meryem anadan dem vuruyorlar.
İsanın dişlerinde bir gül beliriyor.
Başucumda taptaze bir kuş... vurulmuş...
İçleniş...Depreniş...Sesleniş:
Ey yaşanmamış ömrüm!
Biliyorum, yalansın...