Zırnık Konseyi
Bir varmış
Bir yokmuşum
Ya da siz hep varmışsınız da
Ben hiç yokmuşum hatta hiç doğmamışım sanki
Çünkü görmüyorsunuz ki beni
Görseniz de görmüyorsunuz
Belki de duymadığınız için görmüyorsunuzdur
Ya da görmezden geldiğiniz içindir bilmem bilemem
Tercih sizin saygı duyarım
Böyle öğrendik el mecbur
Lakin
Ben hep kulak kesildim size
Seslendim bağırdım çağırdım olmaz diye
Yapman etmen diye
Diye diye de nefesim kesildi hep
Baktım olmuyor
Sırf duymayayım diye gözünüzden saçılan aç iç sesinizi
Islık çaldım durduk yere durup durup
Ama olsun
Dert değil alıştım artık
Alışıyor insan
Kanıksıyor bir süre sonra
Bir avuç insanın milyonları yok satmasına
Sömürmesine
Sonra diyorsun ki
Eeee yeter be
Bir ben miyim gören duyan ses çıkartan
Benim tuzum kuru oğlum
Ben yeterim kendi kendime
Böyle olunca çoğunuzu tanımıyorum çoğu
Tanısam da tanımıyorum bu saatten sonra
Daha enteresanı tanıyamıyorum da
Zamanında tanıdığım bazılarını
Hadi dile gelip sorsanıza bana
Yok siz sormazsınız
Görmüyorsunuz ki sorasınız
E hadi şiir tıkanmasın diye sordunuz varsayalım neden diye
El ayak çekilince geceden
Hece hece ilmek ilmek kalbine batınca yalnızlık
İnsan öğreniyor tabi
Hem de elinde olmadan
Kim için döktün bu teri
İster istemez tanıyor öğreniyorsun böylece
Çünkü
An itibarıyla
Elli üç yıl üç ay dört gündür zırvalıyor bana hayat
Ve her seferinde kayıtlara geçiyor bu karmaşa
Ve her okunduğunda bu şiir katlarıyla çoğalacak bu safsata
Hem de tüm görkemiyle durmadan
Bu yüzdendir ki
Kör bir salyangoz taklidi yaparım çoğu
Ya da dilsiz bir ot misali yem olurum
İzin veririm kimilerinin üstüme basıp geçmesine yani
Çünkü başka türlü mutlu edemiyorum kimseyi
Çünkü biliyorum
Ters dönmüş tosbağayı şefkatle döndüren insan
Taklaya gelmiş ağustos böceğine basar geçer
Böyledir bu hep
Çünkü bilirim
Kendi halindeki uğur böceğini zorla parmağına alıp
Uç uç uğur böceği diyerek özgür bırakır sonra
Özgürlüğüne kavuşturduğu için de
İçin için öz güveni artar bak ne kadar da adilim diye
Oysa mutluluğu pay etmek için gelmedik miydi dünyaya
Hani hepimiz kardeştik Adem ve Havva'dan yayılan
Hani her şey ahiret içindi
E o zaman nedir bu kayırma kayrılma ayrışma sıvışma
Bilirim bunları
Çünkü çok gördüm böylesi ifrit ordusunu
Zırnık koklatmazlar kimseye
Sanki dünyaya çivi çakmışlar gibi
Hiç ölmeyecekmiş gibi
Dünya onlardan ibaretmiş gibi
Her şey onlarınmış gibi
Az ötemdeydiler ve
Dehşetli patlamaların ışığında
Varaklı duvarlardan yansıyordu panikleri
Sırf hafiflesin diye
Sırf şahit kılmak için kendilerine
Dikiyorlardı günahlarına
Çantadaki kekliklerden yoldukları tüyleri
Hem de hiç sekteye uğratmadan habire habire
Sanki dizi dizi taraça çıkar gibi kan ter içindeydiler
Sanki
Katar katar ağlama duvarı
Kat kat kilise
Blok blok şapel
Boy boy cami büyütür gibi ihtişamlı
Hem de istif istif kumdan kale inşa edercesine itinalıydılar
Sanki
Tek gözü kör terzinin ipi delikten geçirmeye çalıştığı gibi
Dillerini ısırıyorlardı ve sinirli ve panikliydiler ve korkuyorlardı
Ve bir o kadar korkularının ardına saklanıyorlardı
Kuş tüyleriyle hafifletikleri günahlarını kutsamak için sırf
Dikiyorlardı yani ibadethanleri
Ardından kuş tüyü yastıklara koyup başlarını
Mışıl mışıl uyuyorlardı
Sabaha sömürdükleri ter ile abdest alacak
Şifa niyetine kan içeceklerdi
(Hiç unutmam, bir keresinde, usul usul yanaştım yanlarına ve saati sordum (hay aklıma edeyim, hay ayaklarım kırılsaydı dilim kopsaydı da gelmez olaydım yanlarına, sormaz olaydım saati. Benim ki de iş mi yani?). Hafif göbeklisi ve en kalabalık bıyıklısı, altın kaplama eşek kadar saatine bakıp: Vışş saat ondokkuz olmiş loo! Dedi. Sağında oturan, kafasını kaldırdı (dişinde tüy vardı ve o uzun burnuna rağmen görünüyordu tüy) ve havaya baktı (kararmış mı diye sanırım) sonra solundakine bakıp: Uyy ne diyusun, yatsu vakti celmuş ya uşşağum, hayde daha hizli, daha hizli! Dedu. (Dedu mu dedim? Yok daha neler?) Berideki kel kafalı olan altın kaplama dişleriyle ve istifini hiç bozmadan: Te be boj verin be yaa errrgün okuyor ooca, yarın kılsak iççç bişecik olmaz be kızancazım! Diye atladı lafa... Onun arkasındaki, şişmanlıktan omuzu ve çenesi birleşmiş boğazsız olan, bir yandan elindeki tüyün tersiyle dişlerini temizliyor, bir yandan da geveleyerek: Olu mu heç ööle şey, zamanı geldi miydi gitcen kılıkılı veecen namezini! Demeye çalıştı. Fötr şapkalı, papyonlu ve elinde şarap kadehi olan sıska adam, entel entel dedi ki: Ah be kuzum kaza diye bir şey var bilmez misiniz allasen? Yaz tahtaya kıl haftaya! Diyerek kikirdedi olmaya meyilli göbeğini zıplata zıplata, kadehten eline dökülen şarabı höpürdeterek ağzını emdi bir hamlede sonra... Sonra tuhaf bir adam kafasını uzattı şaşkın şaşkın bakarak: Vat ar yu seying mann ay dont andırstent! Dedi. Ben mi? Ben ne halt ettim böyle diye hayıflanıp "Sii yu loo kuzum" Deyup, usul usul celduğum yerden koşar adum uzaklaşı uzaklaşı veriverdim gari beee yaa...)
Ah öleydim de bugünleri görmeyeydim keşke
Demedim ama
Ölüm bu olsa gerek demişliğim olmuştur belki
En çok da bugün de ölmedik şükür demişimdir
Yahut sen ne iş yaparsın yarabbel alemin
Durdur artık bu kıyımı kayrımı sıvışımı demek yerine
Ölsem de gam yemem demişimdir muhtemel
Sorsanız bana
Yok siz sormazsınız gerçi
Görmüyorsunuz ki sorasınız
Yahut şöyle gireyim mevzuya
İlk defa karşılaştığım biri dese ki
Kefil olup tavsiye ettiklerin
Kefaretini ödeyip tasfiye ettiklerinin kaçta kaçıdır diye
Valla ne diyeyim
Öyle denklem menklem çözemem bir hayli yıl oldu lise biteli
Hem çok da zordur bunun cevabı
Başkalarının verdiği emirle başkalarının öldüğü savaşta
Tek kurşun sıkmadan
Sadece emirler yağdırıp
Galip gelen komutana ithaf edilen zafere benzemez bu
Daha çok
Bütün cephanesi biten
Kendisi de göğüs göğüse çarpışan
Yine de yenilen komutana mâl olan bir ezikliktir bu
Hiroşima gibi yakar
Sahra gibi kavurur
Karadeniz misali yutar
Olmadi intihara sürükler adamı
Oysa bütün mesele taktik ve ganimet meseledir
Bu kadar
Ve sizler de bilirsiniz
İnsan en çok kendini oyalar
Hatta oyalayarak avutur
Avuturken de kandırır kendini
Kendi kendinin hainidir insan yani aslında
Gel zaman git zaman rutine biner bu
Minarenin kılıfı en baştan hazır olsa bile
Hep bir bahane bulur vicdanlarına uyuştururlar
Bitmez oğlu bitmez bir hale bürünür telaşları
Doymak nedir bilmezler yine de
Amann derim sonra
Varsın yalnız öleyim
Varsın kimse olmasın yanımda
Varsın görmesinler
Varsın gömmesinker beni
Dert değil
Yoktur sonuçta hayat öykümde öykünmek
Böyle geldim böyle giderim
Üryan ve cılız
Düz
Dümdüz
Neysem o kimsem o
Net
Haha yakaldım sizii
Gördüm gizli gizli okurken şiiri
Biliyorum siz şimdi yine mızıkçılık yapar
Çanak çömlek patladı dersiniz ama ben anlamam
Yakalandınız
Sobe
Vallahi de billahi de sobe
Şiiriniz için gönülden kutluyorum tebrikler. Selam, sevgi ve saygılarımla.