Zülfü Yare
hangi hançeri paslandırmaz
kınına inat kırkında içine düşen su
bil ki dipsiz kuyuların koynunda
sabah akşam ışık bekleyen adam
tam da düş görme zamanı uyanıp
ayın suretinden kanayan bir yaraya baktı
büktü boynunu söğüdün dalı
zeytinin ağacı meyvesinden önce karardı
ey ecelin saatini kuran Tanrı
bütün hesapları sen mi yaptın bizim için
bu tiktak’ların arasında nasıl uyunur
ruhumuzu açığa çıkartan geceye bak
başından sonuna huzursuz korkak
dersin ki ‘’Ey insanlar ben sizin Rabbinizim’’
bilmediğimizi mi sanıyorsun
sukut ikrardan gelmez mi
ağaç içten çürür ve ayakta ölür
en yücesi çınarların bu hep böyledir
sabi sübyan bir çocuk gibi aşk
gelir eteklerine yapışır rüzgarlarla
mağrur düşman çatlatan
endamına hasret gülüşlerine
takılır kalır sonra aklım
canım candan ötem cancağızım
ayaklarının altına düşen zarif bir hayat
ikramımdır
Gün döner hesap kesilir biter ömür aslolan mı herkes yaptığını öder bedeli ile şair