Hakkında
1980 yılında AÜ DTCF Türkdili ve Edebiyat Bölümünü bitirip Öğretmenliğe başladım.Gümüşhane Şiran lisesi, Endüstri Meslek Lisesi,
Eskişehir Yunus Emre Öğretmen Lisesi, Ankara Hasanoğlan Atatürk (Anadalu) Öğretmen Lisesi, Ankara Beşevler Yapı Meslek ve İnşaat Teknik Lisesinde çalışıp emekli oldum.
Uzun yıllar şiirle sıkıntılarımı dağıttım. Sevdiğim bir kaç kişiyle paylaşıp rahatladım,mutlu oldum. Yine bir arkadaşın benden habersiz gönderdiği 68'liler Derneği 30. Yıl Etkinliklerinde Kuşlar ve Yağmur adlı şiirle şiir ödülü aldım.
ABC dergisi ve Öğretmen Dünyası,Esin Sanat gibi dergilerde şiir ve yazılarım yayımlandı. İğdeler Açarken adlı İki perdelik bir oyun yazdım. Şiir ve öykü alanında da çalışmalarım devam ediyor.
Eskişehir Yunus Emre Öğretmen Lisesi, Ankara Hasanoğlan Atatürk (Anadalu) Öğretmen Lisesi, Ankara Beşevler Yapı Meslek ve İnşaat Teknik Lisesinde çalışıp emekli oldum.
Uzun yıllar şiirle sıkıntılarımı dağıttım. Sevdiğim bir kaç kişiyle paylaşıp rahatladım,mutlu oldum. Yine bir arkadaşın benden habersiz gönderdiği 68'liler Derneği 30. Yıl Etkinliklerinde Kuşlar ve Yağmur adlı şiirle şiir ödülü aldım.
ABC dergisi ve Öğretmen Dünyası,Esin Sanat gibi dergilerde şiir ve yazılarım yayımlandı. İğdeler Açarken adlı İki perdelik bir oyun yazdım. Şiir ve öykü alanında da çalışmalarım devam ediyor.
Şiir Hakkında
Şiirin gücü gizemindedir.Mallerme bir yazısında şiirin örtünmesini istemiştir:'Kutsal olan ve kutsal kalmak isteyen her şey gize bürünür. Bu,şiirin dilinde tertemiz bir dil ve bilgisiz bir insanı kısır incelemeden uzak tutmak için körleştiren ifadeler(metaforlar) dir.' diyen şair, şiirin gizeminin onun gücünü oluşturduğunu belirtir. şiiri anlamak mı önemli,söyleneni hissetmek mi? Şiir bir duygu işi değil mi. O halde gizem açıklanmalı değil hissedilmelidir.
Çıplaklık her şey gibi şiiri de öldürür. Tül altından baktığımız her nesne,bizim hayal gücümüzü tetikler.Böylece görünen değil gördüğümüz nesneler bize daha çok keyif verir. Güneşe çıplak gözle bakmak gözü nasıl rahatsız ederse apaçık denen gerçekler de insanı incitir. Hayalleri öldürür. Ahmet haşimin Şiirde akşam zamanını seçmesi de hayallerin gerilerek uyandığı saatlerin akşam ın tüllenen bir an olmasındandır.
Meteforların yüreğimizin dışa vuramadıklarını bir kovanın kuyudan su çıkarması gibi ortaya çıkarması; ama bunun hala görülen değil hissedilen olarak gizemini koruması söz konusudur. İstiare de denen bu sanat şiiri gizeme bürür. Şiirin sanattan sıyrılması da bir çıplaklıktır ki kalıcı olmayan sözler olarak kalır.Çıplaklığın (Dağın ormansız, gölün susuz,bahçenin kuru kentin insansız, gelinin tül altında gizemli yüzünü örten duvaksız olması gibi) bize verdiği hangi haz var ki...
Çıplaklık her şey gibi şiiri de öldürür. Tül altından baktığımız her nesne,bizim hayal gücümüzü tetikler.Böylece görünen değil gördüğümüz nesneler bize daha çok keyif verir. Güneşe çıplak gözle bakmak gözü nasıl rahatsız ederse apaçık denen gerçekler de insanı incitir. Hayalleri öldürür. Ahmet haşimin Şiirde akşam zamanını seçmesi de hayallerin gerilerek uyandığı saatlerin akşam ın tüllenen bir an olmasındandır.
Meteforların yüreğimizin dışa vuramadıklarını bir kovanın kuyudan su çıkarması gibi ortaya çıkarması; ama bunun hala görülen değil hissedilen olarak gizemini koruması söz konusudur. İstiare de denen bu sanat şiiri gizeme bürür. Şiirin sanattan sıyrılması da bir çıplaklıktır ki kalıcı olmayan sözler olarak kalır.Çıplaklığın (Dağın ormansız, gölün susuz,bahçenin kuru kentin insansız, gelinin tül altında gizemli yüzünü örten duvaksız olması gibi) bize verdiği hangi haz var ki...