Boynuzsuz Geyik Muhabbetleri
Muhabbet var, muhabbet var, muhabbetten muhabbete fark var. Geyik Muhabbetlerine geyiklerin neden katılmadığını bir araştırıp, incelememiz lazım. Ha siz de diyeceksiniz ki ''Geyikler konuşuyor mu ki geyik muhabbetlerine katılsınlar?'' Ne deseniz haklısınız... Geyikli diye de bir kasabamız var, hani, şu Eyvah Eyvah filminin çevrildiği yer. Orada oluyor mu olmuyor mu Geyik Muhabbeti, bilemedim...
Hadi gelin vatanı kurtaralım, eski günlerdeki gibi. Vatanı kurtaralım derken, adı Vatan olan birinden bahsetmiyorum. Bir de Vatan Partisi vardı değil mi? Yok, onu da kurtaramayız, o da zaten kurtulmuş, kurtulacağı kadar. Vallahi gençlikte Bursa'da üniversite tahsili yaparken bir yerlere not almıştım ben, bazı gecelerde arkadaşlar ile muhabbet ederken toplamda tam seksen üç kere vatanı kurtarmışım. Sadece ben de değil, diğer arkadaşlarım da zaman zaman çok kere kurtarmışlar vatanı...
Timsahlar niye ağlar? Kim demiş ağlar diye? Ne bileyim herkesin dilinde timsah gözyaşları diye bir söylem var memlekette... O zaman demek ki bu timsahlar duygulu hayvanlar ve zaman zaman ağlarlar... Ağlamayan timsaha timsah mı derim ben. Kesin timsahların bulunduğu bir nehrin kenarında adamın biri duygulu bir şiir filan okuyordur, timsahlarda bunu duyup ağlıyorlar... Yok ya, öyle de olmamış olabilir... Belki de bizim memlekette ki asgari ücret ile geçinmeye çalışanlara ağlıyorlar, üzülüyorlardır. Ne alaka diyeceksiniz. Türkiye de herhangi bir yerde ki nehirde timsah mı var? Hayvanat Bahçelerinde varsa var, bir dolu timsah, bizimkiler Afrika'nın nehirlerinde ki timsah kardeşlerine telepati ''Bir adı da uzaduyum oluyor'' yoluyla haber gönderiyorlardır, onlarda ağlıyorlar, mesele budur, sonrasında Mısırı da sular basıyor...
İşportacı kelimesinin nereden geldiği merak konusuymuş, araştıralım bakalım. Normalde Portacıymış bunlar önceden. Şimdi Portacı ne diye soracağınızı bildiğimden, ne sallayabilirim diye düşünüyorum. Portacılık Portekizlilere has bir sanat, zanaat demek daha doğru. Tam da açıklayamıyorlar aslında bazı sırlar varmış bu portacılıkta... Portacılık yaparken, bunu tam bir iş haline getirelim demişler ve olmuş İşportacılık... Ben de Portacıların ve de Portekizlilerin yalancısıyım.
Artvin'de Boğa Güreşleri ile tanınan Kafkasör Festivali var her sene Haziran ayında gerçekleşir. Diyorum ki geyikler arasında da böyle festivaller olsa... Geyikleri ve boynuzlarını birbirleri ile tokuştursalar, boynuzlanan kadınları ve erkekleri de bu işlere hiç bulaştırmasalar... Ayrıca Ren Geyikleri diyorlar da hiç aklım almıyor, bu Ren Geyikleri, Ren Nehri kıyısına gelip de niye su içmezler...
Bir de şu yalancının mumu hikayesi var. Yatsıya kadar yanıyor sonrada sönüyor mu sönmüyor mu belli değil. Bu konuya açıklık getirmemiz lazım. Mum var, mum var, mumdan muma fark var. Çaydaçıra oynarken yakılan mumların bu yatsıya kadar yanan mumlarla hiç alakası yok onu da en başından söyleyelim. İbrahim Tatlıses'in söylediği ''Bir mumdur iki mumdur üç mumdur.'' diye devam eden türkü ile de hiç ilgisi yok yatsıya kadar yanan ve de sonra sönen mumların... Hadi kaçyım ben... Kaçtım diyecektim anlayın işte...