İnce Bir Sızı

İnce Bir Sızı

Ayrılık rüzgarının bir gün kapıma kadar gelip eseceğini bilemezdim. Ne zaman karşıma geçip de bana göz kırptı, o an anladım sıranın bana geldiğini. Yok kardeşim ben ayrılık, hasret felan istememiştim desem de dinleyen kimdi ? İlla ki o tadı tattırmak istiyordu kader. Ağlarından kurtulmaya çalışsam nafileydi biliyorum. En iyisi mücadele etmemekti. Pazarlık etmeye kalkışsam, o tüccar dili yoktu bende. Hem pazarda mıydım ben, yoksa manavda mı ? Ben, ince bir sızının ortasındaydım.

Bu ince bir sızıyı, akan su sızıntısına benzetirdim. Öyle değilmiş meğer. İnsanın aklıyla oynayıp keçileri kaçırtana kadar uzayan koca bir süreçmiş. Keçileri kaçırmak istemiyorum ben. Hayır yani keçileri kaçırıp da fidye mi isteyeceğim birisinden ? Yoksa öyle biri olarak mı tanınıyorum ? Anlamak gerçekten çok güç. Halbuki kendi halimde bir insanım ben. Kimseye zararı olmayan. Kimseyle inatlaşıp boş şeyler için kavga etmeyen. Kendimi övmüş gibi olmasın bu arada. Her güzel, iyi insan böyle yapmak zorunda.

Şimdi bu ayrılık rüzgarı, elime ince bir sızı tutuşturdu. Postacı gelse böyle haber vermezdi tabiri caizse. Artık gözyaşlarım üç gün sonra mı akar, on gün sonra mı akar bilinmez. Belki de bu yazıyı yazdıktan hemen sonra akacak. Akması bir şey değil de ağlamayı beceremiyorum ki ben. O yüzden bu durumdan pek yırttım sayılmaz. Baksanıza hala kapımın eşiğinde esen ayrılık rüzgarı, dozunu giderek arttırmaya başladı. 

 

 

04 Temmuz 2023 1-2 dakika 92 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar