21. Yüzyıl Distopyalarında Teknoloji Eleştirisi
Daha önce Edebiyatta Distopya - Felaket Senaryoları başlıklı yazıyla edebiyatta distopya senaryolarını ele almıştık. Bu yazıda distopyada teknoloji eleştirileri içerikli yazıyı paylaşacağım.
21. yüzyılda distopik romanlar, teknolojinin gölgesinde insanın kaygılarına, toplumun değer yargılarına ve geleceğin belirsizliklerine dair güçlü bir eleştiri sunuyor. Artık teknolojik gelişmeler, bir zamanlar ütopik hayallerin peşinde koşarken göz ardı ettiğimiz tehlikeleri içinde barındırıyor. Bu romanlarda teknoloji, bizi hem dönüştüren hem de zaman zaman yabancılaştıran bir güç olarak karşımıza çıkıyor.
Dave Eggers’ın The Circle romanı, "şeffaflık" adı altında, sosyal medya ve gözetim toplumu olgusunu alıyor ve mahremiyetin parçalandığı, bireyin sürekli göz önünde tutulduğu bir dünya kuruyor. Mae Holland karakterinin, Circle adlı dev teknoloji şirketinde adım adım kendini ve mahremiyetini kaybedişine tanık oluruz. Eggers, sosyal medyanın ve dijital dünyanın sunduğu kimlik algısının, aslında bizi ne kadar kontrol altına aldığını ortaya koyuyor. Burada çizilen distopik dünya, sadece korkutucu değil; aynı zamanda, günümüzdeki "her an çevrimiçi olma" zorunluluğunun getirdiği baskıyı yüzümüze vuruyor. Sosyal medyanın görünmeyen tehlikelerine dikkat çekerek, aslında kaçınılmaz bir gözetim toplumunun eleştirisini sunuyor.
Margaret Atwood’un MaddAddam üçlemesi ise biyoteknolojinin olası sınırlarını zorlar. Atwood burada, genetik mühendisliğin toplum ve doğa üzerindeki derin etkilerini gözler önüne seriyor. İnsanlar ve diğer canlılar üzerinde yapılan genetik müdahalelerin sonuçları üzerinden insan doğasına yapılan bu müdahalelerin, geri dönülmez hasarlar yaratabileceğini anlatıyor. "İnsanı daha iyi hale getirmek" amacıyla yapılan deneylerin aslında insanın en temel doğasına müdahale ettiğini ve bunun etik sınırlarını sorguluyor. MaddAddam, “bilimin her şeyin cevabı olup olmadığı” sorusunu sorarak, bir anlamda insanlığın "kibirli" yanını yansıtıyor.
Kazuo Ishiguro’nun Klara and the Sun adlı romanı ise yapay zekaya karşı duyulan merakı ve korkuyu bir arada ele alır. Klara adlı yapay zekalı bir robotun gözünden anlatılan hikâye, insanların duygusal dünyasına dışarıdan bir bakış sunar. Klara’nın, insanların yaşadığı karmaşık duyguları anlamaya çalışması ve onlarla bağ kurma çabası, teknolojiye dair insani bir boyut katıyor. Ancak bu, insan-makine ilişkilerinin duygusal boyutunu sorgulamamıza da yol açıyor: Yapay zeka bir dost ya da aile üyesi olabilir mi? İnsan gibi hisseden bir yapay zeka, insanı nasıl etkiler? Ishiguro’nun yaklaşımı, teknolojiyi yalnızca bir tehdit olarak değil, aynı zamanda bir ayna olarak kullanıyor ve bize kendi insani zaaflarımızı, yalnızlık korkumuzu hatırlatıyor.
Bu romanlar, bizi yalnızca teknolojinin getirdiği yeni dünyayı değil, aynı zamanda bizim bu dünyaya nasıl uyum sağladığımızı düşünmeye davet ediyor. Eserlerin derinlerinde yatan ortak temalar arasında dijital gözetim, mahremiyetin kaybı, yapay zeka ve insan ilişkileri, biyoteknolojinin etik sınırları gibi günümüzün en büyük soruları yer alıyor. Distopik romanlar, teknolojinin kontrolsüz gelişimine dair uyarılarda bulunurken, toplumu daha bilinçli bir şekilde yönlendirmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Özellikle, sosyal kredi sistemleri, yüz tanıma teknolojileri, yapay zeka ve genetik müdahale gibi gelişmeler bu romanlarda çizilen geleceğin aslında bugün kapımızda olduğunu gösteriyor. İnsanın sürekli izlenme ve değerlendirilmeye tabi tutulması, bir yanıyla modern hayatın vazgeçilmezi olurken, diğer yanıyla bireysel özgürlüklerin sınırlandığı bir dünyaya işaret ediyor.
Paylaştığım bu romanlar, teknolojiyi reddetmek yerine, onunla daha sağlıklı ve bilinçli bir ilişki kurmayı öneriyor. Geleceğe dair kaygıları körüklerken, aynı zamanda bizi sorumlu birer teknoloji kullanıcısı olmaya çağırıyor. İşte bu nedenle, distopik edebiyat günümüzde bir tür rehber niteliği taşır: Hem kendimize hem de teknolojiye dair derin bir iç görü sunar ve teknolojinin insanı tanımlamak yerine, insanın teknolojiyi şekillendireceği bir gelecek hayal etmemize olanak sağlar.