Bak da Gör
Bir çıkarı olmayınca, umursamaz el beni
Benlik denen sert kayalar, kırılmıyor, kırda bak.
Kim haklıdır, kim haksızdır, kim akıllı, kim deli?
Her insanla hoş muhabbet, kurulmuyor, kur da bak.
Üç kuruşluk menfaate, öpülürken el etek,
Savurduğu salyalardan, zehir olur bal petek.
Mazlumları okşayarak, vurulurken her kötek,
Vicdanları insan gibi burulmuyor, bur da bak.
Alttakiler cılız kalmış, üsttekiler hep semiz,
Lağım gibi kirlenmişin, görüntüsü tertemiz,
Şeffaf değil, katran gibi, vicdanlarda hak nemiz?
Azgınlara hakça dizgin, vurulmuyor, vur da bak.
Güçlüdeyken malın mülkün, paraların yuları,
Yoksulların nasıl olur? Uç ucuna uları,
Sel olurda, sebil olmaz muhannetin suları,
Bir afet ki önlerinde, durulmuyor dur da bak.
Dur duraksız, jet hızında yol kat eder yalanlar,
Ardı sıra coşup gider, yağmur gibi talanlar.
Akıl almaz kılıf bulur, minareyi çalanlar,
Her nasılsa, hesap kitap sorulmuyor, sor da bak.
Susuzluktan kurur gider, beti benzi solanlar,
Ne anlar ki? Bir gönülden, dünyalıkla dolanlar,
Yoklar gibi azınlıkta, ehli irfan olanlar,
İnsafsızlık doludizgin, yorulmuyor, yor da bak.
Aldanmayın sahte yüze, sahte vefa, sevince,
Adam ise belli olur, nasırına değince,
Beklenmedik bir zamanda, başa bela gelince,
Eşin dostun yanlarına, varılmıyor, var da bak.
Bir kapalı kutudadır, insanların iç yüzü,
Sızdırmazsa anlamak zor, cilalıyı pürüzü,
Orda saklı niyetinin, her eğrisi, her düzü,
Neşter atıp yürekleri, yarılmıyor, yar da bak.
Elden ele, elden geldi, ak yüzümün karası,
Muhannetten kangrendir, yaralının yarası,
Derinliği üç kıtanın, dört denizin arası,
İyilikle, güzellikle, sarılmıyor, sar da bak.
08.08.2010