Bırak Göğsünün Uçurumuna
a.
göğsünün uçurumuna düşeyazdım, baksana
çocuk esirgeme kurumu'ndaki yavruların sinik gülüşlerinden
düşeyazdım, büyükçe bir söz külçesi hâlinde
devlet dâirelerinde döndürülen dolapların vıcık vıcık rutubetinden
olsa olsa bir aşk kurtarır beni: pozitivizmi sorgulayan o sınırsızlık
bırak, göğsünün zemzem suyuyla yıkanmış uçurumuna düşeyim
havada azot kokusu, ağzımda misvak
kan-ter içinde kaçışıyorum: mayhoş elmalar ısırmaya
-ama görünen köy kılavuz istemez-
bu şehrin amigoları beni boğazlayacak
kartpostallarda kalacak, anlaşıldı
kül ve küfür rüzgârında
bundan böyle cesedim
diyeti vergisiyle ödenmiştir ömrümün
bakanlar kurulu bilir bunu, bürokratik elitler bilir, mafyatik çeteler de
edebiyat tîranları ve şiir oligarşisi bilhassa bilir
bilirler de vururlar ya harbiye marşı eşliğinde
b.
bırak, göğsünün uçurumunda can çekişeyim
atmacalarla akbabalarla didişe-dövüşe