Çoktan Öldün
Ne yürek dağlatır, ne gözleri ağlatır
Ne merhem olur, ne de tuz basar yarana bu şiirler
Sadece yanında öldürür adamı
Bitirir bu keder, bu suskun sevmeler
Ayrılık sadık kalır randevusuna her defasında
Hiç kalır geçmişte yaşadıkların
Allahsız acıların, külünde dahi kavrulursun
Köküne kadar, her zerrene kadar hissedersin
Sustukların çığlık atsada içinde
Gelişi vardır ya kadersizliğin karanlığının
Boğar içinde seni, kuyuların derinliğine imrenirsin
Kalıvermişliğin ortasında kimsesizliğin
Yalnızlığına gömersin yaşanmışlıkları
Ölümün kalleşliğine inat, yandaşı oluverirsin
Aynı siperde bulursun kendini, yoldaşım dersin
Kederli çarpışmalarda şarjör takmadan yürürsün
İnadına yaklaşırsın bulutların çatışmasına
Ağlamak öyle yaş akıtmaz kimi zaman gözlerde
Öyle bir kanatır ki, kalbin üstünde ince bir çizikle
Ağır ağır damlar o yağmurlar içine, nefesin kesilir
Sandalı delinmiş bir balıkçı gibi çırpınır durursun
Bağırırsın sessizce kalıverdiğin o yerlerde
Martılar sana ekmek atar, hallerine şükrettirirsin
Onlar bile sana acır olur ağlar
Dile gelir bir hayvancağız
Dönüp sorar kocacağızına
Kim bu adam bey?
Kim bu adam? der
Sen duyamazsın...
Sen göremezsin...
Unuttun mu?
Sen çoktan öldün ya Kocabey...