Demir Saksılar
Tenimde uyanır belleğime asılan gölgeler
Yalnızlık sandıklara kaç mevsim bırakmış
Kaç gece ve gündüz
Ellerimde karanlığın sesleri
Ölü ışıklarla süzülen
Dudaklarımda hüznün
Kıvrılan bulutları..
Durduk yere açlığı koyuyorum kavgama
Şehir sabahın mor tepelerinde sevişir
Ay biçimi izlerle
Baktıkça gezginsiz gölgelere
Sessizlik örter tüy gibi sallanan duruşları
Serilir ağaç sedirlere sıcak duvarlar
Güneşi yara dökülür
Darağaçlarından
Yüzüme birikir su
Suda kaybederim umudun gövdesini
Masal başka bir denizi uyutur kıyılarıma
Hiç özlemem sizi uçurumlarda
Oysa bilirim
Ağaçlar başını gösterdiğinde
Ve karlar ıslığını düşürdüğünde üzerime
Vuracaksınız bir ikindi türküsünde beni
Bembeyaz hayalin camında
Buz tutacak
Sırtıma erken inen uğultular
Üşüyeceğim..
Zehirli çiçeklerin etinden sıyrılıp
Anısı olmayan kentlerin kalbine sığınsam
Unutsa gümbürtüyle kelimeler
Demir saksılarda beni
Hem kimsenin sevgilisi değilim
Kaydırmayın ayağını yüreğimin
Ağız yaşlarına..
Aklım almadı
Sakladıklarım nasıl büyür yavru yılan gibi aynalara
Onaramıyorum güzelliğimi bir elmanın yarısında
Ki gülüşlerim yarım
Yalınayak çocuklarda
Kaçmak isterken düştüm atlaslara
Kuşlar nereye uçarsınız
Takın beni de kanatlarınıza
Yıkılırsa kent üzerime
Son susuşlarıma
Ölüm kalırım
Düşlerimde gece
Çığlıksı gölgelerin evveli
Tamam getirin yorgun suları
Sesim kırılmasın dalgalarda
Yoksa
Her yeni doğan hüzün
Yeni bir çocuğu koyup koyup gidiyor gemilerime